15. yüzyılın sonlarından itibaren İstanbul’a dair kayıtlarda bir saray mektebi olarak adı geçen Galata Sarayı, kentin ibadethaneler dışında işlevi değişmeden günümüze kadar gelebilmiş tek kuruluşu. II. Bayezid ile Gül Baba karşılaşmasına dayanan kuruluş efsanesinden bu yana aynı adla anılan yapılar bütünü, zamanla merkezinde bulunduğu sem
DEVAMIte de adını vermiş. Kısa süreli medreseleşme uygulamaları dışında, tarihi boyunca saraya ve orduya vasıflı insan kaynağı yetiştirme amaçlı kullanılan, 19. yüzyılın ortalarından itibaren batılı eğitim standartlarının benimsendiği pilot uygulamaların merkezi olarak askeri ortaokul ve tıbbiyeye dönüşen yapı, Fransızca tedrisatı ve batı normlarının eğitim sistemine eklemlenmesi gibi öncü denemelere sahne oldu.
1868 yılında, Abdülaziz’in Fransa İmparatoru III. Napoléon’la kurduğu yakın ilişki sonucu hükümetin iki etkili bakanı Âli ve Fuat paşaların girişimiyle projelendirilen Mekteb-i Sultani (Lycée Impérial Ottoman da Galata Serai) ise Avrupa’nın en ileri standartlarına sahip bir orta öğretim kurumu olarak tasarlanarak hayata geçirildi. Kırım Savaşı sonrasından başlayarak Avrupa ülkelerinin Osmanlı’dan talepleri arasında yer alan, imparatorluk halklarına eşit eğitim hakkını sağlaması yönünden, laik eğitimin de ilk örneği sayılabilecek olan bu yeni tasarım, açılışından itibaren rağbet gördü ve 1871 yılından itibaren verdiği mezunlarla yenilikçi bir eğitim geleneği oluşturdu.
Günümüzden yüz elli yıl önce Mekteb-i Sultani’yle yaşanan dönüşüm, gerek Osmanlı Devleti’nin son döneminde, gerekse 1923 yılında Galatasaray Lisesi adını aldıktan sonra –inişli çıkışlı bir başarı grafiği çizse de– kurumun simgeleşip, öğrenci ve mezunlarına sosyokültürel bir üst kimlik sağlamasına yol açtı.
Erken dönemlerinden itibaren kendi mezunları tarafından yönetilmesinin tercih edilmesi, sporun eğitime katılmasının sonucu olarak kulüpleşmeyi teşviki, mezunlar arası ve kurumla ilişkilerin dernekleşerek sürdürülmesi, entegre öğretim arayışları sonucu kurulan üniversite ve ilkokul, sürdürülebilir bir camia dayanışması, genellikle yaşam boyu süren kurumsal aidiyet ve tüm bunların özeti niteliğindeki “Galatasaraylılık” kavramını doğurdu.
Küratörlüğünü İzzeddin Çalışlar’ın yaptığı Batıya Açılan Pencere: Galatasaray Lisesi’nin 150 Yılı sergisi, bir kamu kuruluşunun nadir rastlanır özerk kurumsallaşma öyküsünde saklı olan ilhamı paylaşmak amacıyla tasarlandı. Sergi, çeşitli kurumsal ve özel koleksiyonlardan derlenen fotoğraf, film, efemera ve mektebin farklı dönemlerinde kullanılmış pek çok obje gibi çeşitli orjinal malzemelerden oluşuyor, mektebin 1868’den bu yana süren nitelikli insan yetiştirme vizyonundan kesitler sunuyor.
DAHA AZ GÖSTER