Yaşanmamış zamana karşı duyulan nostalji olarak tanımlanan anemoia kavramı; içinde bulunulan zamana karşı hissedilen bir memnuniyetsizliği, umutsuzluğu ve ait olamama durumunu düşündürür. Bizi yaşadığımız anın içinden koparan ve geçmişe taşıyan bu duyguyu harekete geçiren itki nedir? Varoluş serüvenimizde ileri doğru devinirken bizi zaman
DEVAMI zaman duraksatan, içimizde açılan bu boşluğun kaynağını hangi kilit deneyim açıklar? Zamanın düz bir çizgi niteliğindeki doğrusallığını, tek tip gerçekliğini kesintiye uğratan ve bu duygu durumu harekete geçiren sebep ne olabilir?
Proust’un Kayıp Zamanın İzinde romanında kahramanı Marcel’in ıhlamur çayına batırdığı madlenin kokusu ve damağında bıraktığı lezzetin bilincinin derinliklerinden geri çağırdığı anlık deneyimin üzerinde bıraktığı etkiyle irkilir: “Sebebi hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığım, soyutlanmış, harikulade bir haz, benliğimi sarmıştı. Bir anda, hayatın dertlerini önemsiz, felaketlerini zararsız, kısalığını boş kılmış, aşkla aynı yöntemi izleyerek, benliğimi değerli bir özle doldurmuştu; daha doğrusu, bu öz, benliğimde değildi, benliğimin ta kendisiydi. Kendimi vasat, sıradan ve ölümlü hissetmiyordum artık. Bu yoğun mutluluk nereden gelmiş olabilirdi bana? Çayın ve kekin tadıyla bir bağlantısı olduğunu, ama onu kat kat aştığını, farklı bir niteliği olması gerektiğini seziyordum.” Proust’un Kayıp Zamanın İzinde romanında, zaman krizi benlik krizi olarak deneyimlenir ve roman çözülme tehdidi altındaki benliğin özdeşliğini sağlamlaştırma girişimidir.
İçinde bulunduğumuz çağın hızı karşısında, yaşamlarımızı anlamlı kılacak bir dayanağın eksikliğiyle ya geçmişe tutunuyoruz ya da geleceğe özlem duyarak yaşadığımız anı kesintiye uğratıyoruz. Anemoia sergisi, günümüzde modern teknolojininde etkisiyle hızlanan ve yeryüzünden yoksun kalan insan bedenin, bilincinin yaşadığı sürecin sonuçlarına geçmiş, şimdi ve gelecek tahayyülleri üzerinden odaklanıyor.
Anemoia sergisinde Aslıhan Kaplan Bayrak, Burçin Erdi, Emre Celali, Hüseyin Aksoy ve Soyhan Baltacı’nın, üç farklı zaman boyutunun - geçmiş, şimdi, gelecek - iç içe geçtiği, zamanın ters çevrilemez oluşuna, bir sonraki anın yeniliği ve öngörülemezliği düşüncesine meydan okuyan çalışmalarını 24 Ekim – 30 Kasım 2019 tarihleri arasında Labirent Sanat’ta görebilirsiniz.
DAHA AZ GÖSTER