1967' de Londra' da doğan ve Goldsmiths College' da heykeltıraşlık eğitimi alan Sam Taylor-Wood, fotoğraf ve videonun, araştırmalarında doğal bir gelişme olduğunu söylüyor. Yapıtı insanların incinebilirliğini ve çağdaş can sıkıntısını ele alıyor. Parçalarının çoğu, kamerasının sabit bir bakış açısının olduğu ve her şeyin tekil bir çerçevede gerçekleştiği tableaux vivantlara benziyor.
"Ölü Doğa / Still Life" (2001), Caravaggio ya da Zurbaran'ın bir resmini çağrıştıran klasik ve ik
DEVAMIonik bir meyve düzenlemesi sunuyor. Yüksek hızda zaman atlatmayla filme alınmış meyveler önce küften çiçekler açıyor, ardından tamamıyla çürüyüp izleyicinin gözü önünde toza dönüşüyor. Bu hızlandırılmış süreç çürümenin güzelliğini ve şaşırtıcı, hayret uyandırıcı canlılığını gösteriyor bize.
"Küçük Bir Ölüm / A Little Death" (2002), bir on yedinci yüzyıl resmine benzeyecek şekilde düzenlenmiş yaşayan bir kompozisyon. Ölü bir tavşan, duvara bacağından çivilenmiş, başıysa kırmızı bir şeftalinin yanında, bir masanın üstünde duruyor. Tavşanın cesedi çürümeye başlarken hayvan, kurtların dur durak bilmeyen hareketliliğiyle sanki yeniden canlanırken ölümden fışkıran yaşam fikrini gösteriyor. Bu parça dokuz haftalık bir süre boyunca çekilmiş ve daha tuhaf yanlarından biri - hiçbir şekilde etkilenmeyen şeftali- beklenmedik bir kaza sonucu ortaya çıkmış: kendisini çevreleyen çürümenin ortasında bozulmadan kalan, mevsiminde olmayan bir meyve.
DAHA AZ GÖSTER