Tiyatro edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Norveçli Henrik İbsen’in baş yapıtı “Yaban Ördeği”, tiyatrodan sinemaya pek çok uyarlamayla izleyiciyle buluşmaktadır. Oyunun teması gerçek ve yalan ikilemi çevresinde gelişir. Büyük yık
DEVAMIımlara yol açabilecek bir gerçeğin peşinden mi gidilmeli yoksa yaşam bir yalanla mı sürdürülmeli?
Werle ve Ekdal yıllar önce bir maden işletmesine sahip iki arkadaştır. Günün birinde bir yolsuzluk olayı olur ve tüm suç Ekdal’ın üstüne yıkılır, hapse girer ve her şeyini kaybeder. Oğulları çocukluk arkadaşıdır. Yeniden evlenecek olan Werle, düğün için 13 yıldır görmediği oğlu Gregers’i davet eder. Gregers annesinin ölümünden babasını sorumlu tuttuğu için kasabayı terk etmiştir. Baba oğul arasındaki geçmiş odaklı uzlaşmaz çelişki, ilk karşılaşmada yeniden gün yüzüne çıkar. Gregers, annesi ölümcül hastayken evin hizmetçisi olan Gina ile ilişkisi olduğuna inandığı babasını affetmemiştir. Üstelik Werle, Gina’yı Ekdal’ın oğlu Hjalmar ile evlendirip, iş kurmasına da yardım etmiştir.
Gina ve Hjalmar’ın 13 yaşındaki kızları Hedwig, dedesi ile birlikte, Werle’nin vurduğu yaralı bir yaban ördeğini sahiplenip, tavan arasında bakımını yaparlar. Gregers geçmişi deştikçe yalanlar ortaya serilir. Onun dürüst ve yalansız bir dünya idealine obsesif bağlılığı, her iki aile için bir yıkıma yol açacaktır. Oyun kişilerinin ayakta kalma mücadeleleriyle, kanadı kırık yaban ördeğinin ölüm kalım savaşı paralel bir seyir takip eder. Yaban ormanlarının karlarla kaplı olduğu, kuzey ışıkları altındaki soğuk bir Norveç kasabasında, birbiriyle bağlantılı iki ailenin yalan temasıyla çatışması üzerinden kurgulanan oyunda, yalanlarla kurgulanmış yaşamlar, kutsal aile kavramının nasıl paramparça olabileceği, geçmişle hesaplaşma, ihanet,yolsuzluk olguları eleştirel sorgulanır.
DAHA AZ GÖSTER