Nurbanu, hem kocası İkinci Selim’i, hem oğlu üçüncü Murat’ı tahta çıkarmak isterken korktuğu tek insana sığınmıştır: Sokollu… Murad, tahtı kendisi için hazırlayan Sokollu’nun ellerine kapanmış; genç Haseki Safiye, “Velinimetim” diyerek önün
DEVAMIde diz çökmüştür.
Sevilmekle, korkulmanın tercihinde korku ağır basar ama korkuyla sığınılan insana karşı durmak için ilk fırsatın doğması gerekir. İtaat, önünde eğildiği kudretin arkasına geçip fırsatın doğacağı günü bekler. Sokollu’nun karizması yoktur. Fakat olağanüstü dirayeti ile ard arda gelen üç Padişaha aralıksız sadrazamlık etmiş ve devleti gerçekten kendi isteklerine göre yönetmiştir. Hünkâr boşluğu doldurmuş, iktidara alışmıştır; bırakması düşünülemez.
Sokollu‘ya her düşüncesinde, her davranışında rastlanılmamış bir soyluluk ve dürüstlük içinde görmek mümkün değildir. Hürrem’in okulundan yetiştiği için Haremin devlet işlerine el atmasına alışkındır. Bu geleneği iyi bilir ve sınırını kendisi çizdiği sürece Haremin müdahelesini hoş görür.
Albenisi yüksek, ihtiraslı ve becerikli Safiye ile analığından çok kadınlık yanı ağır basan tecrübeli Nurbanu arasındaki çatışmadan Sokollu mutludur. Bu çatışmada Murad, annesi ile karısının kefelerini dengeleyecek kudrette birisi değildir. İş Sokollu’ya düşer. İki kudretin çatışmaya girmesi, başlangıçta Sokollu’ya istediği dengeyi kurma şansı verir.
Durgunluktan rahatsız olan Safiye, tahrikleriyle Murad’ı araya sokunca, Sokollu artık üç kefeli terazide denge aramak zorunda kalır. Giderek sertleşen ve kendi içine kapanan bir Hünkârın, hizmetlere kulak asması beklenemez. Utançlı bir Cülusun sahibi olarak Murad, ikinci bir şansı cesur görünmek zorundadır. Bu, korkunun getirdiği başka saklanış türüdür. Safiye, Murad’ın utancını cesarete çevirmeyi becerir. Osmanlı’da Harem, daima devlet ricali ile çatışmaya girmiştir. Haremin devlete el uzatması, her zaman Hünkâr boşluğundan kaynaklanmıyor. Çoğunda devlet ricali, kendi arasındaki çatışmada Haremi savaşın içine çekmeyi yararlı görüyor ve Haremi kendi tarafına çeken kazanıyor. Bu gelişmenin özünü Nurbanu, kendi hedefinin hesaplanmasında iyi teşhis etmiştir: Nurbanu’nun deyimiyle, “Osmanlı’da Hünkâr, avrat önünde diz çöker”.
Haremin en azılı kavgaları, Valide Sultan ile Haseki Sultan arasında yaşanıyor. Bu savaşta gençlik ve güzellik, tecrübeyi alt etmeyi biliyor. Safiye’nin deyimi ile: “Hünkâr döşeğinin iktidarını anası değil; avradı bilir.”
Oyunun çatkısını, Murad’ın şükran duygusunu, utanca dönüştüren toyluğunda ve Sokollu’nun kudreti hoşgörüye çeviren dirayetinde çözmek istemiştim. Bu, ortak çıkarın kabul edeceği bir uzlaşma olacaktı. Haremin eli, kaçınılmaz şekilde buraya da uzandı… Hareme iltifat etmekle, Hareme tabi olmak arasındaki ince fark Sokollu’nun dramını hazırladı. Sokollu, Haremin fitnesinden korkacak kadar tecrübelidir; ama hareme kafa tutacak kadar da pervasızdır. Kendi deyimi ile: “Sokollu’nun kellesi şehzade beşiği değildir; Haremin eliyle sallanmaz.”
DAHA AZ GÖSTER