Turna ailesinin hikayesi bir göçmenlik hikayesidir, bu sokakta anlatılan.
Hikayemizi 2010’da anlatmaya başladık. Fransa’da tiyatrolarda, Hollanda’da okullarda, Belçika’da köy meydanlarında, Türkiye’de tren istasyonlarında, ve hikaye
DEVAMIhala bitmedi. Göçmenlerimizin hikayeleri hala aynı şiddette devam etmekte. Biz de bu yüzden bu sokaktayız, aynı istekle göçmenlerimizin hikayelerini tekrar tekrar anlatabilmek için.
Turnalar göçmenlikleriyle bilinirler. Türkülerimizde hep gidip gelmeyenleri, beklenenleri, umutsuzluk içinde umudu bulanları ifade etmişlerdir. Turnalar bilirler göçmenliğin zor iş olduğunu, yalnız gidilemeyeceğini. Beraber olmak isterler, beraber uçmak bu belirsiz yolculukta. Göçmen olan eğer birgün geri dönme düşüncesini kaybederse göçmen olmaktan çıkar; benliğini, aitliğini kaybeder. Göçmeni göçmen yapan, bir gün geri dönebilme umududur, hep birlikte, kimseyi yitirmeden… Ama ya artık geri dönebileceği bir yer yoksa?
O zaman parçalanma başlar, farklı arayışlar, ayak uydurma çabası. Zordur insanın olacağını düşündüğünün dışında, bilmediği olması. Entegrasyonun ötesi asimilasyon, kendi içinde parçalanmalar. Aynaya baktığında kendini tanımaz olur artık. Kırar tüm aynaları, her parçası kendisidir farklı açılardan. Yeni kimlikler yaratacaktır göçmen, bir daha asla belki sadece kendi olamadan…Amacı hep aynı: hayatta kalmak.
Istanbul sokaklarında hayatta kalmak kolay mıdır? Biliriz ki hayır. Ama göçmen dener. Sokağa sığınır önce, kimsenin kapısı açık değildir büyük şehirde. Yollar yine onları çağırır, kaldırımlar masaları olur, karton kutular tezgahları. Yatakları bir duvarın kuytusu. Taş bazen insandan daha sıcaktır.
Önemli bilgiler: Oyunumuzda Visconti’ nin “Rocco ve erkek kardeşleri” filmini temel olarak alıp Nicoline Nagtzaam tarafından günümüze ve farklı ülkelerin göçmenlik tarihine uygulanarak yazılan sahneleri kullanılmıştır. Müziklerimiz Türkiye göçmenlerinin müzikleridir.
DAHA AZ GÖSTER