Derler ki, bin yıllardan beri, gökyüzünün ilahi güçleri, dünyanın çivisinin çıktığını düşündükleri zamanlarda, bu gezegenin en rezil, alçak, sahtekar kişilerine bir şans tanıyıp onları doğru yola davet ederler. Bunu da, bu iş için özel seçi
DEVAMIlen melekler kanalıyla yaparlar.
İşte şimdi yıl 2004’tür ve dünyanın en kötü kişileri arasında üst sıraları zorlayan bir “Türk Büyüğü” vardır. Televizyon kanalları, gazeteleri, dergileriyle... fabrikaları, bankaları, sanayi tesisleri, gizli ve kapaklı bin bir işiyle, devasa YURDAKUL MEDYA CENTER’ın patronu: SEFA YURDAKUL. Onu doğru yola davet etmek üzere, zorlu bir eleme sonucu dünyaya gelecek bir KADIN MELEK ve bir ERKEK MELEK seçilir. Ne yazık ki meleklerin bu zor görevlerine taş koymaya çalışan ciddi bir tehlike vardır: ŞEYTAN!
Melekler görevlerini ifa etmek için yeryüzüne, daha doğrusu tüm olayların geçtiği YURDAKUL MEDYA CENTER’a kanatlarını sallaya sallaya inerler. Geldikleri gibi, kanatlarının tozuyla ÇAYCI SÜTİYE ile karşılaşırlar. SÜTİYE cin gibi akıllı, kurnaz, dedikoducu, uyanık bir çarıklı erkanıharptir. Feci sesine rağmen, ünlü bir şarkıcı olmak ister. ERKEK MELEK bu tuhaf, ilginç, kendine göre bir cazibesi olan kadına ilgi duyar, gittikçe çekim alanına girer ve sonunda, melek arkadaşının tüm uyarılarına rağmen ona istediğini vermeye karar verir. Çok güzel bir ses ve şöhret!
İşte öykümüz: Bir yanda bir Melek’in mucizesi sonucu sesini kazanan, şöhretin basamaklarından hoplaya zıplaya çıkmaya çalışan bir küçük kadın. Diğer yanda, kötülüklerine kötülük katmadıkça geceleri rahat uyuyamayan bir adam... Kötüyü doğru yola davet etmeye çalışan iki melek... Ve tabii, işin içine çomak sokmaktan büyük zevk alan Şeytan efendi...
Öykü, günümüzün en popüler medyası olan bir TV stüdyosunun içinde, dışında, gizli toplantı odalarında (ve hatta damında) ilginç ve tempolu bir şekilde gelişirken, seyirciler gerçek anlamda bir TV kanalının yaşamını tüm canlılığıyla izler.
DAHA AZ GÖSTER