Dünya üzerinde kültürler sürekli etkileşim halindedir. Bunların özgün yönleri izolasyon süreçleri uzadıkça gelişir. Ancak izolasyon sürekli değildir. Kültürel miras açısından “özgün” orijinlerden daha önemli bir alan, kültürel etkileşim ve
DEVAMIsentezlenmelerin nasıl olduğu sorunudur. Mitolojik temaların veya tiyatronun kaynakları açısından soyağacı takibi, ideolojik bir sorundur. Köken insanlığın ortak mirasıdır, ortak ataları-analarıdır. Saf bir kök bulmak, dünya üzerinde, mümkün değildir. Oysaki hepimiz, kimi zaman içgüdüsel, kimi zaman ise koşullanmış bir şekilde köklerimizi ararız. Aslında bu kök, sadece ortak bir kök, ortak bir kökendir.
Mitolojinin anlattığı hikayelere tarihi doğrularmış gibi bakmak çok büyük bir yanılgıdır. Ancak mitolojik öykülerin bize aktardıkları arketipleri değerlendirmek, bu mitolojik yapıların katmanlarını analiz etmek ve mitolojiler arası etkileşimi, zaman zaman dil bilim ya da yapısalcı yöntemler aracılığıyla incelemek, disipliner bir yaklaşım oluşturabileceği gibi, sanatsal olarak da oldukça yaratıcı bir zemin oluşturmaktadır.
Laurent Gaudé, Altın Post efsanesinden yola çıkarak bu ortak mitolojik temalara ve ortak kültürel mirasa dair çok değerli bir eser kazandırdı tiyatro yazınına. Altın Post ve Medea efsanesinin, Antik Yunan edebiyatında pek çok varyasyonu bulunmaktadır. Bunların içinde en bilineni Euripides’in “Medea” tragedyasıdır. Burada Medea aldatılan bir kadın ve bir “cadı” olarak intikamını kendi evlatlarını öldürerek alır. Bu tema Güngör Dilmen’in “Kurban” adlı eserinde de günümüze ve Türkiye’ye başarılı bir şekilde uyarlanmıştır. Ancak Medea temelde bundan çok fazlasıdır. Bu gün Gürcistan topraklarında bulunan Colhis kralının kızı ve bir şifacıdır. Ve Yunanlıların değil de yerel kaynakların takibiyle görürüz ki, anaerkini savunan bir savaşçı ve aynı zamanda yine mitolojik bir anlatımla Med İmparatorluğu’nun kurucusudur. Oğlu Medus ile birlikte. Ve ne ilginçtir ki modern Gürcüce de Kali “kadın” demektir.Kali Hint dinsel sistemi içinde özgün bir yere sahiptir. Yunanlılar’ın eski dinsel inanç sisteminde anaerkil tanrıçalar, örneğin Hera veya Artemis, Zeus’a ve onun temsil ettiği sisteme boyun eğip, köleci-ataerkil düzen geliştikçe onun akrabaları sayılmışlardır. Tıpkı burada olduğu gibi Kali’de, Hindu pantheonunda başlangıçta ana tanrıça konumundayken günümüzde daha önemsiz bir figür haline getirilmişse de hala yaşamın ve ölümün dişil gücü olarak saygı görmektedir.
Medusa, mitolojide güzelliği ile tanınan bir genç kızken, Poseidon tarafından tecavüze uğrayan ve Athena tarafından lanetlenerek yılan saçlı bir canavara çevrilen hayali bir yaratıktır. Bakışıyla insanları taşa çevirir. Athena bununla da yetinmez Perseus’u onu öldürmekle görevlendirir. Perseus hileli bir şekilde Medusa’nın kafasını keser ve Athena bu kafayı kalkanına yapıştırır. Medusa kadın mağduriyetinin bir başka simgesidir.
Medea Kali oyununda vücut bulan kadın bu üç mitolojik karakterin birleşiminden oluşmuştur. Tek vücutta, üç efsanevi figür, üç fantastik varlık… Yazar oyunda bu üç figürden yola çıkarak "KADIN" ın kültürlerarası arketipsel imgelerine dair bir öykü sunuyor bize. Bir tanrıça olarak saygı duyulan, kalabalıklar tarafından arzulanan, aşık olan ve aldatılan, intikamcı bir katil ve kendi mirasını korumaya çabalayan bir savaşçı. Yol uzun ve son yakın. Medea Kali bunu biliyor. Bu son yolculuk, acaba kaderin döngüsünü kıracak mı? Özge Çidamlı, oyunda Hindistan’dan, Yunanistan’a uzanan geniş bir kültürel köprünün üzerindeki kadın hikaye anlatıcısı formlarından yararlanıyor. Erkek egemen bir düzende tecavüze uğrayan, aldatılan, aşağılanan ve aynı zamanda yüceltilen, hem bir anne, hem de doğuran ve yok eden bir tanrıça olabilen “KADIN”a dair ne varsa ve ruhunuzu alt üst edecek her şey bu oyunda mevcut.
DAHA AZ GÖSTER