‘Kral Übü’, Fransız yazar Alfred Jarry’nin dünyaca ünlü oyunu ‘Kral Übü’nün Sarı Sandalye uyarlamasıdır. Oyun, Polonya Kralı Venceslas’a suikast düzenleyerek onu öldürüp yerine geçen Ana ve Baba Übü’den müteşekkil Übü Ailesi’nin hikayesine
DEVAMI odaklanır.
Jarry’nin daha lise sıralarındayken fizik öğretmeni Mösyö Hebert’ten ilhamla yarattığı Übü karakteri, yıllar içinde gelişerek birçok yirminci yüzyıl ‘gerçeküstücü’, ‘dadaist’ ve ‘absürd’ edebiyat yaratısına öncülük eden grotesk siyasetçi Übü’ye dönüşmüştür.
Yazarın Rabelais’nin kelime dağarcığından ödünç alarak yarattığı ‘anti-şairane’ dil, Übü Ailesi’nin vahşi açgözlülüğü ile kusursuz bir uyum içindedir. Übülerin teklifsiz kabalığı, tarihteki tüm zorba ve diktatörlere selam gönderir adeta.
Shakespeare’in pek de kalenderlikleriyle meşhur olmayan çifti Macbethler, Übülerin ilham kaynağı ve atasıdır diyebiliriz. Jarry’nin metni, ünlü ingiliz yazarın Macbeth, Hamlet ve Kış Masalı oyunlarına pek çok göndermeyle doludur. Hatta oyun, bu metinlerden esinlenmiş bir parodik kompozisyondur denebilir.
Sarı Sandalye, kurulduğu günden bu yana Türkiye’den ve dünyadan önemli edebiyat eserlerinin sahne uyarlamalarıyla uğraşıyor. Merak ettiğimiz ve günümüze hala(belki her zamankinden fazla) ışık tuttuğuna inandığımız metinlere derinlemesine dalıyoruz.
Übü ya da Übüler kimdir? Bu soru her tartışıldığında, etrafta hala sayısız ‘Übü’ler olduğunu farkettik. Hiyerarşinin, toplumsal sınıfların, siyasi çekişmenin kısacası güç savaşının olduğu her yerde insanın ‘übü’leştiğine tanık oluruz. Doğası gereği pek de tokgözlü olmayan ademoğlu hep daha fazlasını ve giderek daha hızlı bir şekilde istiyor.
19. ve 20. yüzyıllardaki teknolojik gelişmelerin barışa sunacağı katkıdan umulanlar iki büyük savaş arasında eridi gitti. 20. yüzyıl muhteşem ‘Übü’ örnekleriyle dolu.
‘Milenyum’un bambaşka olacağını ve artık herkese ‘Übü’lerden gına geldiğini sandık. Fakat şimdiye kadar ‘popülist iktidarların yükselişi’ diyebileceğimiz bir çağa uyandık. Güç bozuyor, mutlak güç mutlaka bozuyor. Hem siyasi, hem toplumsal alanda muktedirlerin aynı ‘Übü’ gibi tüm kuralları hiçe saydığı, keyfiliğin arşa çıktığı bir çağın ortasındayız.
Kitlesel iletişimin hızı, yozlaşmanın tüm topluma yayılmasını kolaylaştırıyor. ‘Übü’lük bir virüs gibi dağılıyor.
DAHA AZ GÖSTER