" DIŞAVURAN KASAP
Hemen başlangıçta söylemek zorundayım: Oyunumuzun adı "Kasabın Hayalleri"dir diye, karşınıza hayaller içinde bir kasabın çıkmasını, sakın ola, beklemeyin!
Kasap Luc ve karısı Pia...
Bi
DEVAMIzden biri yazmış olsaydı bu oyunu, kasap Hasan ve karısı Hayriye diyebilirdik onlara. "Karı" ile "koca"nın bir çatı altında yaşadığı her yerde, ister kentte, ister köyde, birer Luc ya da Pia değil miyiz acaba?
Victor Haim, "Biz ayağımızın altında akıp giden nehrin farkına varmayız." diyor. Yazar Haim, gözlerini çok yakınlarına çevirince sayısız Luc'lar ve Pia'ların farkına vardığını söylüyor.
Yine de, karşınıza çıkacak oyun kişileri size oldukça değişik gelecektir. Tepkileriyle, arayışlarıyla, içine düştükleri gülünç durumlarıyla, düş kırıklıklarıyla ilk bakışta "çok özel" kişilermiş gibi... Oysa oyun geliştikçe, kasap ve karısının içimize gömülü bir çok gerçeği bir çığlık gibi dışa vurduklarını anlayıvereceğiz.
Victor Haim, "Ben vodvil yazdım." diyor. Öyledir, düzde yürüdüğünü sanırken, buzda ayağı kayıp düşen insan dışardan pek gülünç görünür. Ya o düşen sizseniz!
Victor Haim'in bu oyunu, benim yorumlayışıma göre, "dışavurumcu/ekspresyonist" bir yaklaşımı yansıtıyor. Dışavurumcular, gerçeğin tıpkısını aktarmak, gerçeği açıktan tanıtmak, ya da yansıtmak istemiyorlar. Kişinin derinlerinde yatıp duran yaşanmışlığı, kendilerince özümseyip bir çığlık gibi, bir düş/hayal gibi dışa vurmayı yeğliyorlar.
Gerçeğin anlamı, onun görüntüsü altında saklıdır. Öyleyse gerçeği olduğu gibi, ya da benzeterek aktarmak sanat değildir.
Dışavurumcuların roman doruğunda bir Kafka.. Müzikte bir Stravinsky.. Resimde bir Picasso.. Sinemada bir Fritz Lang.. Tiyatroda bir öncü Strinberg. Ve günümüze değil vurucu etkisini sürdütüyor dışavurumculuk.
Kudretsiz insanın gökküreye karşı kızgınlıkla salladığı yumruk!
Kasap Luc ve karısı Pia'yı, sanki sizin içinizden dışa vurmuşlar gibi, izleyin.
Şimdi hepimiz birer çığlık gibi sahnedeyiz.."
Erol Aksoy
(Oyun broşüründen)
DAHA AZ GÖSTER