20. yüzyılın başında, İstanbul’da, Çiçekçi Sokağı’nda “faili meçhul” bir cinayet işlenir.
Kosta Kortidis’in yazdığı Çiçekçi Sokağı Cinayeti, işte bu tozlu dosyanın kapağını açar ve çok farklı bir aşk/intikam/ihtiras öyküsünü
DEVAMI anlatır.
Hikayenin özünde; 1900’ler İstanbul’unda, kadına uygulanan cinsel şiddetin ve sonuçlarının anlatıldığı oyun, bu yönüyle de zamansız ve evrensel.
Olayın kahramanları; güzelliği dillere destan Despina, herşeyiyle bir kötülük makinesi Periklis, dönemin ünlü tefecisi Şık Manol, her devrin adamı meyhaneci Zafiris ve herşeyin tanığı olan Muhtar Türkan..
Türkan; görmüş geçirmiş, acılar çekmiş, hayatı her yönüyle tanımış ve tatmış bir bilge..
Ve Türkan, bu hiç “ değişmez düzeni “ şöyle anlatır:
“…. 1900 lerin başı.. İstanbul ... Burası Çiçekçi Sokağı! Burası Pera! Burası dünyanın tam merkezi! Ne o şaşırdınız mı? Elbette dünyanın merkezi! İnsan nerede yaşıyorsa; dünyanın merkezi de orasıdır işte! Ben hep karanlık içinde yaşadım! Yokluk, sefalet, adaletsizlik içinde! Çok da adaletsizlik, kötülük gördüm! Ve en büyük korkum… zamanında tedbirli davran diyen biri olaydı… diyen olsaydı dinler miydim ki? Şimdi beni niye dinlemedin diye kızılır mı? madem öyle çareyi kendin yaratacaksın! Şimdi çare tavsiye vakti değil, çare olma vakti… öyle de olacak!... “
DAHA AZ GÖSTER