Köyün uzağında, bir çınarın altında buluşan iki genç, Halime ve Recep birbirlerine yıllardır âşıktır. Birlikte büyümüş, tarlada, bahçede birlikte çalışmış, gençliğin bu ilk günlerine, gözleri başkasını görmeden gelmişlerdir.
DEVAMI
Köy ağasının oğlu İsmail de Halime'ye tutkundur ve sürekli iki sevgilinin buluştuğu çınar altını gözlemektedir. Yine onları izlediği bir gün, evlilikten konuştuklarını duyunca kıskançlıktan deliye döner. İki sevgili gülüşüp koklaşırken Halime'nin belindeki kuşak çalılara takılı kalır, ikisinin de ruhu duymaz. Onlar gittikten sonra kuşağı alır İsmail.
İsmail Halime'nin peşine düşer, daha köye dönemeden bir ağaçlıkta kıstırır onu ve niyetini açıklar. Halime tersler İsmail'i ve kaçar oradan. Giderken de 'benden sana yar olmaz, bir daha çıkma yoluma' diye bağırır.
Halime'yi sonsuza dek kaybetmeyi göze alamayan İsmail, babasına gider. Ağa, oğlu nihayet evlenecek diye çok sevinir. Gerçi Halime, ağanın düşündüğü geline pek uymaz ama oğlunun isteğini yerine getirecektir. Köyün yaşlılarından Fatma kadını çağırtır, ondan Halime'yi oğluna alacağını kızın annesine söylemesini ister. Fatma kadın, bir koşuda Halime'nin annesine gider. Anne bu duruma hem sevinir, hem şaşırır ve hemen kızını çağırıp, anlatır. Halime, 'olmaz! Allah yazdıysa bozsun!' der, sonra da annesiyle Fatma kadının şaşkın bakışları altında koşarak kaçar oradan. Annesi kızına kıyamaz, evlenmek için daha küçük olduğunu söyleyerek kapatır bu kız isteme meselesini.
Fatma kadın ağaya meseleyi anlatır. İsmail girer o ara içeri, olanları duyunca hiddetlenir. 'Artık Ağa'nın lafı da geçmiyor' diyerek, babasını kışkırtır, Elinde bulduğundan beri yanından ayırmadığı Halime'nin kuşağı vardır. Babası onu dinledikten sonra Fatma kadının başından aşağı bir kese para döker, sonra da gidip, bu işi yoluna koymasını emreder. Ağa çıkıp gidince İsmail Fatma kadına yaklaşır, Recep'le Halime'nin seviştiklerini ima ederek, Halime'nin kuşağını Fatma kadına verir.
Yaşlı kadın, yine Halime'nin annesinin kapısını çalar. Merakla çıkıp gelen birkaç köylü kadının arasında, bir rüya gördüğünü, rüyada Halime'nin İsmail yerine köylülerden Recep'e vardığını ve ondan sonra başlarına bin türlü felaket geldiğini söyler. Dediği olur, rüyası çıkar bir kadındır Fatma kadın. Halime'nin annesi korkar fakat yine de şaşkınlıkla 'Recep mi, onu da nereden çıkardın?' diye sorar. Bu anı bekleyen Fatma kadın da, kadınların gözünün önünde 'bunu Halime'ye sormalı!' diyerek, koynundan Halime'nin kuşağını çıkarıp annesinin önüne atar. Babasız bir çocuk olan Halime'nin, orda burada köyün gençleriyle gezdiği duyulursa başlarına gelecekleri düşünmek bile istemeyen Anne, İsmail ile söz keseceklerini söyler Fatma kadına. Köy kadınlarının sevinip kutladığı bu haber, hemen ağanın evine uçurulur.
Bu sırada Halime ve Recep yine çınarın altındadırlar. Halime, İsmail konusunu açmaz. Biraz sonra çalılar arasından Zehra gelir Halime'yi çağırmaya. İki kız köye doğru koşarlarken, Recep de arkalarından gitmeye kalkar ki, İsmail çıkar karşısına, kendinden emindir artık, Recep'e fena halde kabadayılık taslar. İki genç kavgaya tutuştular, Recep İsmail'i epey hırpalar ve dersini aldığını düşünerek, bırakıp gider. İsmail onun ardından yemin eder, 'Senin ölümün benden olacak Recep!'
Halime Zehra'yla beraber eve geldiğinde, annesi ve kadınların bir ağızdan türkü söyleyerek evi süslediklerini görür. Köy kızları onun etrafını çevirirler, ağanın oğlu ile evleneceği için onu kutlarlar. Halime hemen annesine koşar, ama annesinin öfkesi geçmemiştir, fena halde kavga ederler. Onun kuşağını çıkarıp gösterir ve tek söz etmesine de izin vermez. Halime baş edemeyeceğini anlayınca, kaçıp çınarın altına gider.
Halime her zamanki gibi Recep'i çağırmaya koyulur. Recep bunu duyunca, hemen çınarın yolunu tutar. Ama üç kişi keser yolunu, saldırdılar. Recep ne olup bittiğini anlayamadan, kıskıvrak yakalanmıştır. Derken İsmail çıkar ortaya, iki kolu tutulmuş adamı evire çevire, kalleşçe döver. Adamlar öldüğünü düşündükleri Recep'i sürükleyerek götürürler.
Hala çınarın altında Recep'i bekleyen Halime, ormandan gelen sesleri duyunca korkar ve köye döner. Evin kapısında uyuya kalır. Sabah annesi uyanıp da kızını kapıda bulunca kızılca kıyamet kopar. Yola gelmeyen kızını hırpalar. Halime yine de İsmail'le evlenmeyi kabul etmez. Annesi inadını kırmak için onu bir odaya kilitler.
Köy kızları kına gecesi hazırlıkları için gelirler, Halime kapatıldığı yerde ağlayıp durmaktadır. Arkadaşı Zehra, odanın kapısına gidince Halime ondan Recep'i bulmasını, gelip onu kurtarmasını ister. Zehra, hemen çınara gider, seslenmeye başlar ama gelen giden olmaz. Kızcağız tam köye dönerken, Recep'in cesedi dolaşır ayağına. Zehra korkuyla kaçar oradan.
Kına gecesi için herşey hazırdır. Annesi gidip Halime'yi odadan çıkarır. Halime boyun eğmiş gibidir, sesi soluğu çıkmaz. Kadınların arasına oturur, kına gecesi başlar. Zehra gelir, Halime'yi bir kenara çeker ve Recep'in öldürüldüğünü söyler. Halime donup kalır, olduğu yere çöker sonra. Hem sevgilisini kaybetmiş hem de istemediği bir evliliğe mahkûm olmuştur. Bundan sonra, Halime'nin tavrı tuhaflaşır, kadınların arasında bir hayalet gibi dolaşmaya başlar. Sonra gidip annesinin dizine kıvrılır, onun yüzüne dokunur usulca. İçinden 'hoşçakal!' der ve kimselere sezdirmeden kaçar.
Gidebileceği bir yer yoktur, zaten hiçbir şey umurunda değildir artık. Kendini nehrin sularına bırakır.
Sabah, tan ağarırken Recep'in arkadaşları Recep'in bulurlar. Öldüğünü sanırlar ancak, elini kaldırır Recep, birine tutunur. Recep yaşıyordur. Onu kaldırıp, topal topal yürütürler. Köye girerken karşıdan gelen bir grupla karşılaşırlar. Ağanın adamlarından birinin kollarında, Halime'nin cansız bedeni vardır. Yanı başında annesi, Zehra ve köy kızlarından bir ikisi dövünüp ağlamaktadır. Recep o zaman ölür işte! Ayakta zor durmaktadır ama Halime'nin bedenini koparırcasına alır, kimseyi de yanaştırmaz yanına.
DAHA AZ GÖSTER