Yazı Kalır’ın çıkış noktasını, söz içermeyen, açık anlamlı bir yazı yazma türü, bir bakıma bir anlam boşluğu olan asemik yazı oluşturuyor. Bu yazının bilinen ilk örneklerinin Çin’deki Tang Hanedanı döneminin iki kaligrafi ustasına ait olduğu biliniyor: savruk ve içeriksiz kaligrafi eserleriyle bilinen “çılgın” Zhang Xu ile “sarhoş” keşiş
DEVAMIHuai Su. İleriki dönemlerde de bu geleneğin farklı örnekler üzerinden devam ettiği görülüyor. Dadacılar 1920’lerde içeriksiz-metinsel işler; Kandinsky metinsel soyutlamalar; Roland Barthes Contre-écritures diye adlandırdığı içeriksiz paragraflar ve mektuplar üretiyor.
Benzer şekilde, Cy Twombly’nin resmin “okunabilirliği” üzerine bir yorum olarak algılanabilecek olan karatahta resimleri, aynı zamanda yazının salt resimselliğine dikkat çekerek, izleyicinin okuma kabiliyeti dahilinde geçirgenlik kazanan bir anlam perdesi olarak yorumlanabiliyor. Bu anlamda asemik yazı içeren eserlerin ortak yaklaşımının az değil, aksine fazla enformasyon içermeleri olduğu görülüyor: sembol deşifre etmeye alışkın bakışımız bunu yazı eylemi üzerine bir yorum, bir hat, veya zihinsel bir koreografi olarak okumamızı sağlayabiliyor.
Edebiyatla yakından ilgilenen Beler’in Yazı Kalır isimli proje sergisinde, sanat pratiğinde de yazının içerdiği farklı anlamlar üzerine düşünmeye başlayış süreci, asemik yazıdan ilham alan çalışmaları üzerinden gözlemlenebiliyor. Okunan bir metin üzerine el yazısıyla notlar almanın hafızayı pekiştirdiği biliniyor. Her zaman bu şekilde çalışan biri olarak bir süredir asemik yazılar üretmeye başlayan Beler, inandırıcı bir “sahte” yazı yazmanın zorluğunu keşfediyor. Sergide yer alan “cümle” adlı çalışması bu inandırıcılığı zorlama çabasının ilk sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Aynı zamanda sergi, alfabe ve yazının bilinen haliyle yok olmaya yüz tutmuş, en eski teknoloji olması ve yerini almakta olan yeni teknolojilere dair de farklı bir bakış açısı sunuyor. Günümüzde, yazı eylemine dair olan ifade biçimleri, tıpkı internet çağındaki pek çok diğer şey gibi “uçuculaşıyor.” Ancak aynı zamanda, İstanbul’un sokaklarında karşılaşılan yazı şeklindeki lekelerin de kanıtladığı üzere bazı ifade sıkıntıları için en ilkel teknoloji aslında en basit çözüm olabiliyor. Bu örneklerde, otoriter yapı kasıtsız olarak asemik soyutlamalar meydana getiriyor. Sanatçının sergide yer alan, Gezi döneminden beri biriktirdiği leke fotoğrafları kazara oluşan bu asemik yazı-lekelerin tekrar tekrar oluşturulmasına yönelik sebata karşı ironik bir takdir olarak ortaya çıkıyor.
Yazı Kalır sergisi izleyiciyi sergide yer alan bütün bu soyutlamaların ardında neyi gizlediğini çözümlemeye ve asemik yazının önerdikleri üzerine beraber düşünmeye davet ediyor.
DAHA AZ GÖSTER