Çalışmalarında doğa, beden, toplum ve kent olgularını irdeleyen sanatçının farklı tekniklerle ürettiği 40'ın üzerinde eseri izleyiciyle buluşuyor.
Sergide tuval üzerine gerçekleştirdiği foto-transfer tekniği başta olmak üzere, heykel, enstelasyon ve foto manipülasyon gibi farklı tekniklerden eserleri sergilenen
DEVAMI sanatçı izleyiciyi 'Üçüncü Doğa'yı keşfetmeye davet ediyor.
Sanatçı, humanizma tarihi boyunca toplumsal inşaya maruz kalan insan bedeni ile kent arasında bir analoji kurarken, eserlerinde 'Gerçek', 'Gerçeklik' ve 'Sinist Sanallık' kavramları üzerinden "insan-sonrası" beden ve kent ilişkisini sorguluyor.
İnsan bedenini hamlığı, akışkanlığı ve değişkenliğiyle; başka bir değişle hamurumsu yapısı ile yer yüzeyine benzeten sanatçı, post- endüstriyel toplum sonrasında bedenin aynı kent gibi işlenerek, iktidar için bir oyun alanı haline gelmesi sürecini imgeselleştiriyor. Beden üzerinde kurulan bu normlar bütününün, kentleşme sürecinde de gözlemlendiğine dikkat çeken sanatçı, modern ve post- modern kentleşmeyi farklı yönlerden toplumsal bendenlenmeye benzetiyor.
Kant'ın ortaya attığı 'İkinci Doğa' kavramı, "Gerçek doğanın verdiği malzemeden, sanki başka bir doğa yaratma gücünü" tarif ederken, et, kemik, çelik, demir, plastikten inşa edilen bir tahayyül yaratır. 'İkinci Doğa' kavramından yola çıkan sanatçı Gökhan Balkan ise 'antroposen' yaşamın tasarımında Beden, Kent ve Dil üçlüsünü inceliyor. Beton ve silikon karışımı canavarımsı bir yapıya dönüşen insanın, Gerçek ve Gerçeklikten de koparak büründüğü 'insan sonrası' varoluş üzerine ürettiği düşünceleri görselleştirir.
"Giderek artan teknoloji, gelişen donanım ve kodların matriksi içinde zihin/beden, mekan/beden kavramları arasındaki sınırların muğlaklaştığı günümüzde, 'Gerçek' ve 'Gerçeklik' kavramlarının ötesinde bir 'Sinist Sanallık' olgusu oluşagelmiştir" diyen sanatçı, işte bu noktada 'insan sonrası’ doğa olarak gördüğü 'Üçüncü Doğa' kavramını tartışmaya açıyor.
DAHA AZ GÖSTER