PİLOT, Ayçesu Duran’ın ‘Üç Gün İki Gece’ isimli solo sergisine 8 Kasım ve 22 Aralık 2019 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Üç Gün İki Gece, insanın doğayı romantikleştirme dürtüsü ve bu durumla çelişen hoyrat davranışlar bütününe odaklanmakla birlikte, ilkel ile modern yaşama biçimleri arasında paralellikler kuruyor. Ayç
DEVAMIesu Duran, çalışmalarında, tanıdık olanı yabancılaştırarak, hayal gücüne açılan kapıyı aralamayı amaçlıyor.
Sergi ismini çağımızın sosyal düzeninin sınırlarını çizdiği birçok zaman diliminden birinden alıyor. ‘Uzun hafta sonu’ olarak da bilinen bu deyiş, geri dönmenin kaçınılmazlığı ile beraber alternatif bir gerçekliğe sığınışı temsil ediyor. ‘’Üç gün iki gece’’ olarak dilimize yerleşen ve genellikle kentten kırsala yapılan bu kaçış, modern bir masalı çağrıştırıyor. Doğal ve yapay üç boyutlu referanslarla, sanatçı, insanın doğayı sistematikleştirdiği, yorumladığı, faydalandığı, dönüştürdüğü, adlandırdığı, şekillendirdiği, yücelttiği ve kutsallaştırdığı farklı biçimleri araştırıyor.
İnsanlar için insanlar tarafından tasarlanan nesneler ve insanlığın kendine mal ettiği doğal ürünler sanatçının pratiğinin temelinde yer alıyor. Duran, günlük nesnelerle incelikle tasarlanmış birliktelikler kurarak yapısallaşmış gerçeklik algısını kırmayı amaçlıyor. Anlatısını ‘readymadeler’ üzerinden kuran sanatçı, bu sergide insan davranışı ile hazır nesneler arasındaki diyalektik ilişkiyi yakından inceliyor.
Sanatçı, işlevsel günlük nesneleri, insana dair izler taşıyan antropomorfik formlar olarak görüyor. Açgözlülük bilincine sahip sensörlerinden, fiziksel yönelimlerine, bu nesneler soyutlanmış insan figürleri olarak sanatçının eserlerinde yer alıyor. Sanatçının yaygın olarak kullandığı bir başka nesne grubu ise, insan hayatının parçası haline gelmiş doğal ürünler. Balmumu ve ayçiçeği çekirdekleri bu grubun yelpazesinde yer alan malzemelerden. Sergide karşımıza çıkan son grup ise bu ikisi arasında konumlanmakta; 'doğalı' taklit etmek için insan tarafından üretilen malzemeler ve sistemler; sahte kürk, evlerimizi dekore etmek için doğanın tonlarını devşiren duvar boyaları ve hatta buzun özelliklerini taklit eden air hockey masası.
Fransız şair Lautréamont şöyle yazmıştı: “Bir dikiş makinesi ile bir şemsiyenin bir teşrih masası üzerinde rastlantısal olarak bir araya gelmesi kadar güzel”. Genç bir çocuğu betimlemek için kullanılan bu benzetme Üç Gün İki Gece’nin ruhunu yansıtıyor; canlı bir varlığı anlatmak için tamamen cansız varlıklardan oluşan bir teşbih. Benzer bir şekilde, sanatçı, bir tür olarak insanı cansız varlıklar üzerinden ele alıyor.
DAHA AZ GÖSTER