Medeniyetler, coğrafyalarındaki ilim ve sanatı zirveye taşıyarak var olurlar. Bizim medeniyetimiz hâkim olduğu topraklardaki 1000 yıllık müzik birikimini aldı; Dede Efendi, Itri gibi dehaları yetiştirerek zirveye taşıdı. Böylece Klasik Türk Müziğini inşa etmiş oldu. Divan şiiri birikimini aldı; Fuzuli, Baki, Şeyh Galip gibi dev sanatçılar
DEVAMIla zirveye taşıdı. Böylece muhteşem Osmanlı şiirini inşa etmiş oldu. Geldiği coğrafyadaki mimari birikimi aldı; Mimar Sinan, Sedefkâr Mehmet Ağa gibi dehalarla zirveye taşıdı ve Osmanlı mimarisini inşa etti. Şeyh Hamdullah, Karahisari, Hafız Osman, Sami Efendi gibi yüzlerce büyük hattatla Türk hat sanatını zirveye taşıdı. Dünya minyatür birikimini Matrakçı Nasuh, Levni gibi büyük sanatçılarla zirveye ulaştırdı. Her üst değer belli bir birikimin üzerinden doğar.
Üst paragrafta altını çizdiğim zirveye ulaşma örneklerinin uzağında kalan yapılarımız da var. Bu topraklarda varisi olduğumuz Nemrut harabelerinden Göbekli Tepe’ye, Hititlerden Asurlulara, Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan mükemmel üç boyutlu anıt birikimi ne yazık ki çağdaş heykel sanatımıza yeterince yansımadı. Elbette bunun istisnaları var; İlhan Koman’ın muhteşem eseri “Akdeniz Heykeli” gibi. Günümüzde az sayıda da olsa bu coğrafyanın eserlerini ortaya koymak için çaba harcayan heykel sanatçılarımız var. İstanbulluların tarihle ve sanatla buluşma mekânlarından biri olan Şerefiye Sarnıcı’nda, çağdaş ve özgün heykel çalışmalarını sergilemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda, Dinçer Güngörür’ün binlerce yıllık tarihe şahitlik etmiş Anadolu taşını yontarak ortaya koyduğu eserleri siz sanatseverlerle buluşturuyoruz. Anadolu’nun kadim birikimi ve masallarından doğan kadın imgesi Güngörür’ün çağdaş perilerine dönüşüyor, sarnıcın sularına yansıyarak yıkanıyor, duvarlara yansıyarak kuruyor. Mermerlerin nabzını tutan eserler Şerefiye Sarnıcı’nın büyülü atmosferiyle raks ediyor.
DAHA AZ GÖSTER