Anna Laudel Contemporary ’de gerçekleşecek "Storyteller" isimli sergi, farklı tekniklerle çalışan üç sanatçının güncel temalar üzerinden sundukları görsel hikâyeleri 27 Aralık 2017 tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Sergide, Almanya’dan Ruth Biller "VisaVis" ve Jan Kuck "History is Now" ve Türkiye’den Serkan Küçüközcü
DEVAMI “Daydreaming” başlığı altında üç farklı anlatıyı bir araya getiriyor.
Yer değiştirme ve karşılaşmalar; toplumsal, tarihsel referanslar ve ironi; iç dünya ve kişisel tarih anlatılarını bir çatı altında buluşturan "Storyteller", sanatçıların içinde yaşadıkları toplum ve koşullarda kendi görsel alanlarını nasıl inşa ettikleri ve nasıl bir hikâye bütününün parçaları olduklarını izleyicilerle paylaşıyor.
Sanatçı Ruth Biller, "VisaVis" temasıyla, "Neden buradayım?" sorusundan yola çıkarak, dijitalleşen, bir yerden bir yere sürekli göçlere sahne olan, hızlanan dünyamızda yaşam alanları arasındaki yer değiştirmeye odaklanır. Sanatçı, VisaVis ifadesi ile bu hızlı değişim içindeki karşılaşmaların hayatlarımızda yarattığı etkileri sorgular ve resimlerindeki doğa temalarını kaçış noktaları, hatta sosyal ilişkilerin de ötesinde, insan ve mekân arasındaki hassas sistemlerin sembolleri olarak kullanır. “Visa” kelimesi ile günümüzde ülkeler arası diyalogların “vize” prosedürü üzerinden gerçekleşmesine de ironiyle dokunan sanatçı, gerek doğa gerek yer değiştirme üzerinden yaratılan mekânsal komşuluklara da değinerek, 15. İstanbul Bienali’nin “İyi Bir Komşu” temasına eş zamanlı bir gönderme yapar.
Sanatçı Jan Kuck ise, "History is Now" başlığı altında topladığı işlerinde çimento, ayna, neon ışıklar, tahta, cam gibi farklı malzemeler kullanarak estetik olarak ilgi çekici ve kusursuz işler üretmeye çalışır. Estetik boyutunun yanı sıra, sanatçı için asıl önemli olan, işlerin felsefi anlamlarıdır; güncel durumların hem akılcı, hem de trajik taraflarından ele alındığı eserler, genellikle tarihsel ve güncel referanslarla birlikte kültürel ve toplumsal göndermeler yapar. Kimi zaman değerli taşlarla bezeli ve altın bıçakla kesilen bir ekmek çıkar karşımıza, kimi zaman da usta ressamlara referans yapan ışıklı figürler. Sanatçının işlerinde, genellikle zıtlık üzerinden yansıyan bir ironi hakimdir. Kuck, geleneksel bir halıyı alıp modern ışıklarla bezeyerek, hem kadınların tekstil işinde tarih boyunca karşılaştıkları eşitsizliklere, emek sömürüsüne ve ağır çalışma koşullarına odaklanır, hem de günümüzde üretimin ve bilgi aktarımlarının ışık hızında gerçekleştiğine dair mesajlar verir. Sanatçı, çağdaş dünyanın hızla değişen temalarını günümüze bağlar ve şimdi üzerinden geçmişi de hikâyeleştirir.
"Daydreaming" temasıyla hikâye anlatımına dahil olan sanatçı Serkan Küçüközcü ’nün resimlerine baktığımızda ise, aslında günlük yaşamımızda aşina olduğumuz nesneleri devasa büyüklükte, ıssız ve bilinmeyen mekânlara yerleştirilmiş şekilde görürüz. Bu canlı renklerin dünyası, alıştığımız bazı biçimleri tanıdık olmayan sahnelerde sunarak mekân ve nesne algımızla oynar. İnsandan yoksun bırakılmış bu gerçeküstü ama bir yandan tanıdık gelen görseller, kişinin tarih boyunca aradığı aidiyet duygusunu sorgular; sanatçının, belli bir zamana, insana ve mekâna ait olmaktan kurtardığı, bağımsızlaşan nesnelerle, insanın çocukluğu çalınmıştır, oyuncakları çalınmıştır, elma şekeri, lolipopu, atlı karıncası çalınmış ve doğaya teslim edilmiştir. Rengârenk ama donuk nesnelerin hem ıssız, yersiz- yurtsuz hissettirdiği, hem de bir düş mekânı kurguladığı görüntüler, hayal gücümüzle devam ettirebileceğimiz ve hep yeniden üretebileceğimiz hikâyeler yaratır.
DAHA AZ GÖSTER