Tuncay Saydam bilimde “başkalarının düşünmediği gibi düşünmek” yaklaşımına paralel olarak, resimlerinde de ”başkalarından farklı yolları denemek, o yollarda kaybolmak ve farklılaşmak” niyetini ön planda tutarak resimler yapmaktadır. Yalın resimlerinin içi karmaşıklarla, karmaşıklığının içi ise yalınlarla doludur. Bu sergisinde suluboya, y
DEVAMIağlıboya, desen ve desen/yağlıboya tekniklerini rahatça ve bazen de birbirlerine karıştırarak kullanmaktadır. Özellikle desenleri ve zaman zaman yağlıboya lekelerle desenin birleşikliği, daha önce görülmemiş ve alışılmamış özgün ve yaratıcı bir resimsel anlatım dili yaratmıştır. Gerek resimleri gerekse desenleri, yalınla karmaşığın, bilinenle bilinmeyenin, yoğun boya ile taptaze naif çizgilerin ve soyutla somutun arakesitlerini aramak üzerine kuruludur. Tuncay Saydam herşeyden önce bir renk ressamıdır [colorist], bazen hiç olmayacakmış gibi görünen renkleri ve biçimleri bir arada cesaretle kullanıp onlardan farklı armoniler ve tatlar çıkarmaya çalışmaktadır. Bu cesaret, onun hiç bitmeyecek olan genç ruhsal enerjisinin ve bilinçaltı devinimlerinin dışavurumu ile kendiliğinden oluşan bir içselligin doğal belirtisidir. Şimdiye kadar açtığı sergilerin tümüne hep “ruh”la ilgili isimler vermiştir. Bu serginin adinin da “Ruhumun Çakıl Taşları” oluşu bu nedenle tesadüf değildir.
Her sanat dalı, sanatın kendisi, sanatçı ve izleyici üçgeninin karşılıklı ve sürekli ilişkisi ve iletişimi arasında oluşur. Bu resimler de, ressam Tuncay Saydam, onun resimleri ve onlara bakanların üçgeni içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, “Ruhumun Çakıl Taşları” sergisi, sadece sanatçının ruhunu araştırması, sorgulaması ve dışavurması değil, aynı zamanda bu resimlere bakanların da sergiyi gezerken kendi ruhlarına biraz daha yaklaşmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.
DAHA AZ GÖSTER