Ritüelin etki alanı, teolojiden gündelik yaşama kadar toplumsal/ kültürel değerlerin, inanışların, ortak tutum ve davranışların bellek yoluyla sürekliliği ve devamlılığının saplanmasını, toplumsal belleğin ortaklık duygusu aracılığıyla tekrar tekrar kuruluşunu ima eder. Tekrar etmek ritüel edimin doğasında vardır. Ritüellerde bir bakıma
DEVAMIsanat gibi, aynı anda hem biricik ve kişisel hem de anonim ve ortak bir anlatımın/belleğin sembolleriyle tıka basa doludur. Ritüel edimsellik jestler, ikonlar, imgeler ya da nesneler yoluyla ve bilginin “temsil” aracılığıyla aktarımını gerçekleştiriyorsa, sanat üretiminde kullanılan ritüelistik stereotipler, tam da çağdaş algının metodolojisini, bize yine bir görüntü halinde sunabilecek şeyler olarak düşünülebilir. “Ritüel” başlığındaki sergi de, sembolik dille ifade edilen toplumsal olguları, stereotip nesneler üzerinden ele alıyor. Sergi, biçimsel aitlik gösteren kült nesnelerinin kültüre ve o kültürün çağrışımsal olanaklarına ritüelistik tekrar yoluyla işaret ediyor.
Emin Mete Erdoğan, “Güneş Ana” heykeli ile “Yer ve Gök” isimli resimlerinde kutsal olanın zaman içindeki değişim ve dönüşümlerine odaklanıyor. Sanat pratiğinde tekrar, tekrardaki aynılık ve farklılık, eyleme bağlı olarak ses, ritim ve iz üzerine çalışan Hacer Kıroğlu, “Kilim” isimli çalışmasını tekrara dayalı ritmik karalamalarla oluşturduğu yüzeylerle, Anadolu kilimleri arasında kurduğu ilişkiden yola çıkarak üretiyor. Kaan Fıçıcı, “Ritoloji Serisi: İsimsiz” adlı resminde, günümüz ve erken dönem toplumları arasında ritüel kavramı çerçevesinde özdeşlik kurarken, bu verileri görsel bir etnografik envanter şeklinde inceliyor. Kültürel kodların çoğulluğu, sembolik gerçekliğin inşası, kolektif kimliğin araçları olarak ritüeller ve yaratıcı edim ritüeli olarak sanat arasındaki ilişkiyi araştıran “Ritüel” başlığındaki bu sergi, üretimlerin ortak bir kurguda yanyana gelmesiyle, tekrar, örüntü ve harekete dayanan, sembolik imgelerle aktarılan, meditatif bir deneyim alanı kuruyor.
DAHA AZ GÖSTER