Sönmezalp, yapıtlarında, genellikle mimari ve fiziki görünüm olarak ifade edilen ′kent′ imgesini, Foucault’nun da üzerinde durduğu ′Panopticon′ hapishane modelinden yola çıkarak ′sonuç-kavram-anlam′ olarak sorgulayan bir anlayışla ele aldı. Doğadan ve doğal yaşam alanlarından koparak mekanikle sarmalanmış mekânlara kıstırılan insan haller
DEVAMIini imleyen ″Panopticon’dan İnsan Manzaraları″ projesi kapsamında farklı mekânlarda kişisel sergiler açtı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok kişisel sergiler düzenleyen sanatçı, grup sergilerine, uluslararası sanat bienallerine ve fuarlara katıldı. “Panopticon²” adlı sergisi, sanatçının mimarlık deneyiminin uzantılarının, resimlerinde yer alan kavram ve deneyimlere eklenmesinin yeni anlatımları olarak karşımıza çıkmaktadır. Çağdaş şehirlerin gerçekte: borular, kablolar, vanalar, pompalar, kumanda panoları, jeneratörler gibi sayısız parçadan oluşan mekanik bir sistem olduğunu; aydınlık, parlak, kusursuz organizasyonun karanlık, kirli bir düzensizliği sakladığı gibi iktidarın kimliğini de sakladığını belirten Sönmezalp, gerçek iktidarın, mükemmel organizasyon olarak görülen kentlerin can damarlarını oluşturan mekanik sistemlerin elinde olduğunu vurgular. Bu bağlamda sanatın üretim ve yönelim bakımından, yaşadığı zamanla bağımlı olduğundan yola çıkarak, mekanik evrende makinelerle insan bedeninin asla bağdaşmayan beraberliğinin diyalektiği, çağın özelliklerinden beslenen Sönmezalp için eşsiz bir kaynaktır. Bağımlılık, bireyselliği yitirme, kapatılmışlık ve sıkışma gibi kentli bireye özgü bunalımları ve teknolojinin yaşama eklendiği ilk günden beri var olan
insan/mekân/mekanik sorunsalını eleştirel bir bakışla görsel dile aktarma yolunda form ve biçimle ilgili araştırmalar yanında kurgu, sahneleme teknikleri, derinlik yanılsaması, perspektifle ilgili arayışlar Sönmezalp’in işlerinin özünü oluşturur. Sanatçı bu kavramların güncel sanattaki gerekliliği yönünde bir eğilim sergiler.
DAHA AZ GÖSTER