İnsanlık yakın ilişki içerisinde olduğu doğayı, tarihsel süreç boyunca biçimsel ve düşünsel açıdan araştırmıştır. Doğayı yalnızca izlemekle kalmamış; onu değiştirme, dönüştürme gücünü ve zihinsel birikimini edinmiştir. Doğaya bakış açısındaki ayrımlar, sanatsal ifadedeki ayrımları da beraberinde getirmiştir. Doğanın her zaman söyleyecek b
DEVAMIir sözü vardır: esnek anlamsal çağrışımları, değişkenliği, devinimi sanatta metaforik anlatımlara imkân sağlamış sanatçının biricik malzeme kaynağı olmaktan kendini alamamıştır. Sanatçı, kaotik nesnelerle doğadan alınan formlara yeni anlamlar ekleyerek, yer değiştirerek, naklederek ve öncekilerle sınıflandırarak onları programlamaktadır. İzleyici de sanatçıya ait olan yorumun mesafesiyle özgürleşmiş ve sezgisel düşünmeye olanak bulmuştur.
Yaratılışından bu yana insan, varlığını anlamlandırma yoluna gitmek istediğinde bu yolun yöntemlerini araştırmak için daima doğaya başvurmuştur. Hazır ve kullanılabilir her şey doğanın bünyesinde mevcuttur. Doğanın bir parçası olan ve aynı zamanda doğanın gizemini anlamak için tüm gücünü kullanan insan, bir yandan kendine ait dönüşümü de (kültürel, teknolojik, sezgisel) gerçekleştirmek ister fakat bu gerçekleştirme süreci hiçbir zaman tamamlanamaz.
Sanat ve doğa birlikteliği, ruh ve beden gibi her zaman iç içedir. Zamanla evrilir ve tarihsel süreçte bu birliktelikten doğan sanat eserlerine farklı anlam ve bakışlar atfedilir. Doğanın sürekliliği, barındırdığı sınırsız form ve şekil, bireye sayısız farklı örnek sunmakla beraber, sanatçının da esin kaynağı olur.
Doğanın sahip olduğu en temel özelliklerden biri onun sürekliliğidir. Doğa süreklidir ve kalıcı bir yaratımı söz konusu değildir. Sanatçıyla bu noktada ayrışırlar ve sanatçı hem onun bir parçası hem de öğrencisidir.
Doğa, insan, sanat ilişkisi içerisinde doğayı anlamak; doğal düzen içerisinde kendini ve konumunu algılamakla başlayan insanın kavrama süreci günümüzde, doğayı anlamaktan çok doğal olanın insan eliyle dönüştürülmesi ve yok edilmesi fikirlerinden yola çıkılarak bir eleştiriye dönüşmüştür.
Bireyin doğayla olan ilişkisine eleştiri getirebilecek araçlar, teknoloji ve kültürel dönüşümle farklılaşmış, sanata kaynaklık eden doğal form ve şekiller biçimsel bozulmalara uğramışlardır. Bu anlamda sanatçı; doğa, birey ve sanat ilişkisinde daha farklı arayışlar gerçekleştirerek eleştiri yoluna gitmiş ya da biçimsel deformasyonu, kendi gerçeklikleri, hayal ve rüyalarıyla yeniden kurgulamıştır.
Birey istencinin dönüşümüyle, arzular da dönüşüme uğramış, bu da birey algısının daha esnek bir hâl almasına yol açmıştır. Doğanın insanla kurduğu ilişkide, insan doğanın bir parçasıyken, meydana gelen dönüşüm ve algının esnekliğini gerçekleştirmek için bozulan arzular ve istenç fikri, kişisel eleştiriler ve bireysel kurtuluşları imler hâle gelmiştir. Bu sebeple günümüzde doğa, bireyin inşa ettiği anlamlar dünyasının bozulan bir parçası olarak görünmektedir. Bu anlam ve ilişkileri araştırdığımız “öğrenebileceğim yer”; doğa, birey ve sanat ilişkisini sorgulamamızı istiyor.
DAHA AZ GÖSTER