Genetik mühendisliği gıdalarımızı ve gezegenimizi değiştiriyor. Kirlettiğimiz ve plastiğe boğduğumuz bir dünyada yaşıyor, dev biyoteknoloji şirketlerinin laboratuvarlarında DNA’sına müdahale edilmiş GDO ürünler ile besleniyoruz. Süpermarket raflarını plastik görünümlü tatsız meyve ve sebzeler dolduruyor. Et ve süt kaynağımız inekler, gene
DEVAMItiği ile oynanmış mısır ile besleniyor. Milyar dolarlık biyoteknoloji devleri, tohum piyasasını tekellerine alarak geleneksel tarım yöntemlerimizi yok ediyor. Genetiğini değiştirdikleri tohumlar doğal ürünleri kirletiyor ve zararlı otları dirençli kılıyor. Ürettikleri zehirli kimyasallar yaban hayatına zarar veriyor ve su kaynaklarımızı kirletiyor.
Ali Cabbar, gezegenimizin içinde bulunduğu kasvetli durumu Kafkaesk bir dünyaya benzetiyor ve bunaltıcı bir düşten uyandığında kendisini bu dünyada “metamorfoz” geçirerek gıda tasarımcısına dönüşmüş olarak buluyor. Kendisine verilen görev gereği, tazeliğinden ve renginden kaybetmeyen, raf ömrü uzun, kolay paketlenip taşınan, cazip görünümlü meyve ve sebzeler üretiyor.
Ali Cabbar, tartışmaları halen devam eden GDO konusunu ele alan projesine, bu tür ürünlerin ilk kez piyasaya çıktığı 2000 yılında başladı ve günümüze dek sürdürdü. Araştırma temelli proje aynı zamanda, ölü doğa janrına güncel bir yaklaşım sunuyor. Sanatçı, doğal olan her şeyin tehlikede olduğunu, insanlığın kendisini ve üzerinde yaşadığı gezegeni yok ettiğini vurgulamak için bu tarzı kullanıyor. Konuya yaklaşımı ilk bakışta eğlenceli izlenimi veriyor olsa da, sonuçta izleyicinin gıda algısını etkilemeyi amaçlıyor. Ali Cabbar, MONSTER [ge.net.i.cal.ly.mod.i.fied] sergisinde, yerleştirme, üç boyutlu obje, tuval ve kağıt işlerden oluşan natürmortlarını ilk kez topluca bir arada gösteriyor.
DAHA AZ GÖSTER