Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Son yıllarda sanatın hızla değişen tanımı, hatta zaman zaman ortak bir tanımının yapılamaması, sadece izleyicide değil sanatçıda da kafa karışıklığına yol açmakta ve sonucunda her sanatçı kendi sanat tanımını yapmaktadır. Kendi sanat tanımını yapanlar, çoğunlukla ürettikleri üzerinden bir hikaye yaratmakta ve hikayesini sözcüklere sığınar DEVAMIak adeta bir “alt yazı/dublaj” gibi sunarak eserinin kolay algılanır ve kabullenilir olmasına çaba sarfederler... Oysa eser üzerinden hikaye yaratmak yerine, bir hikayeden yola çıkılarak eser üretmelidir. Yoksa öz ve biçim üzerindeki çelişkiler ortaya çıkar.
Son dönemlerde ürettiğim heykellerin mutlaka bir hikayesi vardır. Heykellerime bir isim etiketi koymamaya özen gösteriyorum. Amacım esere bakan izleyiciye bir ön yargı dayatması olmadan salt “ÖZ” ve “BİÇİM” üzerinden yoruma, sanata dahiliyeti nisbetinde katılmasını sağlamaktır.
Sanatsal üretim elbette bir sebepten ya da bir hikayeden kaynaklanır. Bu aslında sanatçının birinci derecede kendi sorunsalıdır. Onun salt okunur bir “hikayeye sarılma” ve “sığınmaya” ihtiyaç duymadan algılanmasını sağlamak; sanatçının özgün form anlayışıyla yarattığı “dilin” bilinir kılınmasıyla mümkündür. Sanatçının malzeme hakimiyetini ve onu işleme tekniklerini geçmiş sanatsal serüvenini takip etmeyenler yarattığı dili anlamakta zorluk çekerler.
Sanatsal eylem bir “CÜRET” etme işidir. Sanatsal beğeni bir tercihtir. Ancak eleştirel bakış ise sanatsal bilgi birikimi ve form bilgisinin gelişmiş olmasıyla ilgilidir. Bu nedenle sergimin hikayesi, izleyicinin sanata dahiliyetiyle orantılı konumdadır. Sergimin başlığı bir kelime oyunu değildir.