Oğuz Yeşilay, İstanbul’daki ilk kişisel sergisini Galeri Selvin’de gerçekleştiriyor. Yeşilay’ın zaman zaman ahşap kaidelere oturmuş metal heykelleri, zaman zaman tamamlanmamış insan heykelleri ve doğadaki tüm gerçekliğiyle karşımızda duran hayvan heykelleri, insanın kendi varoluşuna yönelik sorgulamalar yaptırıyor.
Her bir heyk
DEVAMIelin kendi nesnel varlığının anlamının yanı sıra, bir araya gelip oluşturdukları bu sergi de, ayrıca kendi nesnel varlığının anlamını yaratıyor. Yarım kalmış heykeller boşluk ve doluluğun, varlık ve yokluğun, yaşam ve ölümün birlikteliğinin dengesiyle ayakta durabiliyorlar. Varoluşundaki zıtlıkların sorgulamasını yapabilme farkındalığına sahip olan modern insan, kaygılarının, kırılganlıklarının acılarına karşı yüzünü doğaya dönmesiyle kuvvet bulup ayakta kalabiliyor.
İzleyici de kendi kırılganlığının üstesinden sanat eserlerinin alımlanmasıyla gelebiliyor. Oğuz Yeşilay, hayat verdiği insan heykellerinde kendi içsel hesaplaşmalarıyla, varlığının yok oluşuyla, kırılganlıklarıyla, hayata karşı mücadelesiyle yüzleşiyor. Tüm bu içsel, varoluşsal sıkıntılarını, yüzünü doğaya ve sanata döndürerek rahatlatıyor.
Van Gogh, “Sanat, hayat tarafından kırılmış insanları avutmaktır.” derken bunu kastetmiş olmalı. Sanatçı kendi kırılmışlıklarının avuntusunu sanatsal yaratma içtepisiyle hareket etmekte bulurken, izleyici de sanatçının eserlerinde buluyor.
DAHA AZ GÖSTER