Kayıp Cennet sergisi çağdaş sanatçıların teknolojiyi kullanma biçimlerini ve doğaya, hayvanlar dünyasına ve son yıllarda dünyayı etkileyen önemli ekolojik değişimlere dair bir dizi güncel konuya yaklaşımlarını mercek altına alıyor.
Serginin merkezini kayıp, yitirilmiş ve belki de yeniden keşfedilmesi imkânsız bir doğa fikri olu
DEVAMIşturuyor. Bu doğa, her koşulda kültürün biçimlendirdiği, dönüştürdüğü ve yerine alternatifinin henüz konulamadığı bir gerçeklik olarak tanımlanıyor. Hayvanlar dünyasıyla kurduğumuz ilişki biçimleri, her geçen gün giderek önem kazanan ekolojik dönüşümler, doğanın bir korunak ve yuva olarak yeniden tarifi, apokaliptik bir gelecek öngörüsü ekonomik bir süreç olarak doğadan elde ettiğimiz kazanımlar ve sonuçları üzerinden doğanın varlığına ulaşan farklı kuşak ve coğrafyalardan sanatçılar sergide bir araya geliyor.
Öte yandan, doğayı hayal gücünün kaynağı ve psikolojik süreçlerin itici gücü olarak etüt etmek, doğanın yüceliği karşısında yitip gitmek, doğanın bir korunak, bir yuva olarak yeniden tarifi gibi bilinçaltı alanlarına açılan çalışmalar da mevcut bu sergide. Daha da önemlisi, sergide insan doğasının, doğanın verili pek çok koşulunu nasıl tekrar ettiğini araştıran ve doğa-insan-kültür ilişkisinin benzerliklerle örülü olduğunu gösteren sanat çalışmaları da yer alıyor.
Dijital medya ve videolar aynı zamanda doğayı seyirlik bir manzara olarak ayağımıza getiriyor. Doğanın kendisine değil dijital, yeniden üretilmiş seyirlik haline bakıyoruz. Kimi apokaliptik görüntüleri izlerken sadece doğanın yitimine değil bir gösterinin renkli anlarına da şahit oluyormuşuz izlenimine kapılıyoruz. Doğa, her halükarda her bir ayrıntıda bizi şaşırtmaya devam ediyor. Teknoloji ise, onu görsel bir şölene dönüştürürüp seyirlik ve bir alternatif dünya olarak yeniden üretiyor. Masumiyeti yitirilmiş dünyada teknoloji, yeni bir deneyim alanı olarak dominant bir biçimde doğanın yerini alıyor.
DAHA AZ GÖSTER