Farklı dünyaları düşünmek ve sanatsal huzursuzluk, her dönemde sanat üretiminin merkezindedir. Pek çok yazara göre yola çıkmak, yani uzaklaşıp yabancılaşmak, sanatsal huzursuzluk için gereklidir. Farklı coğrafyalara yolculukla, farklı coğraflarda yaşama arasındaki ayrım, George Simmel’in bugün gelip yarın kalan kişi ile bugün gelip yarın
DEVAMIgiden kişi arasında farkta belirginleşir. Yaşamak ve üretmek için başka bir yere giden sanatçının bakışı, bir turistin bakışından farklıdır. Aynı zamanda hem içerisinin hem de dışarısının bakışını, hem bir aidiyeti hem de yabancı olmayı içerir. Öte yandan, günümüz sanatçısı için, bir coğrafyanın sahibi olma, doğuştan oralı olma ile bir coğrafyanın yaşama alanın olması ve ürettiğin, içinde yaşadığın kültürle kurduğun aidiyet arasındaki ayrım, sayısız farklı dünyadan gelen aktörlerin birbiriyle ilişkiye geçtiği küresel kentlerde belirsizleşir.
“Ich bin ein Berliner!” , Yaşam Şaşmazer, Mehtap Baydu, Hazal Kara ve Fatih Kurçeren’in sanatsal üretimleriyle, aidiyet, kültürel melezleşme, gönüllü göç gibi konuları araştırıyor ve bu sınırlarda dolaşan hikayeleri anlatıyor. Başlığını, Kennedy’nin 26 Haziran 1963 tarihli Berlin konuşmasından alan sergi, sınırları muğlak bir aidiyet duygusunu vurguluyor. Aidiyet duygusunun nerede başlayıp nerede bittiği, özellikle gezgin/göçebe günümüz sanatçısının üretimlerine nasıl yansıdığı gibi soruları tartışıyor.
DAHA AZ GÖSTER