Pi Artworks İstanbul, yapıtları İstanbul Modern ve New York The Metropolitan Museum of Art’ın dahil olduğu ulusal ve uluslararası koleksiyonlarda yer alan Gülay Semercioğlu’nu, 29 Mayıs ile 29 Haziran 2019 tarihleri arasında, ilk kez izleyiciyle paylaşacağı desen çalışmalarından oluşan solo sergisi Hayatta Kalma Arzusu ile ağırlıyor. Seme
DEVAMIrcioğlu, elektrik telleri ve dokuma tekniğini bir araya getirdiği çalışmalarıyla tanınıyor. Soyut ve minimalist nitelikteki yapıtlarını, kilometrelere varan uzunlukta elektrik tellerini ahşap yüzeyler üzerine yerleştirdiği binlerce vidanın arasına haftalar ve aylar boyunca dokuyarak gerçekleştiriyor.
Semercioğlu’nun çalışmalarında istikrar, kontrol ve odaklanma ön plana çıkıyor. Bu yaklaşımı, tekniğin içerdiği tekrarlarla beraber, eser üzerinden geçmişe ve geleceğe yolculuk edebildiği bir meditasyona hatta benliğin eserle özdeşleştiği bir adanmışlığa dönüşüyor. Semercioğlu’nun kusursuza yaklaşmak isteyen el işçiliğinde, aile mirası zanaatin kuvvetli yaratıcı içgüdüsüne kendini teslim ettiği seziliyor. Yapıtları, bir araya getirmeyi başardığı ikiliklerin arasında oluşan gerilim üzerinde var oluyor; sanatçı geleneksel ve çağdaşı, zanaat ve sanatı, erkek ve kadını birlikte dokuyarak bir araya gelmelerini sağlıyor.
Hayatta Kalma Arzusu sergisi de, Gülay Semercioğlu’nun bu bağlamda yarattığı ve ilk defa seyirciyle paylaşacağı desen çalışmalarını izleyiciye sunuyor. Sanatçının “mutfağından”, yaratıcı sürecinin özel odalarından galeriye taşıdığı desenler, Semercioğlu’nun ifadesiyle kendisinin “düşünce biçimi”ni oluşturuyor. Bu doğrultuda, sergi izleyiciye sanatçının işlerinin farklı bir yönünü keşfetmeyi öneriyor.
Semercioğlu’nun farklı dönemlerinden seçtiği desenler, tel dokuma yapıtlarıyla bağlantıda olan ancak onları öncelemeyen özerk çalışmalardan oluşuyor ve sanatçının çizgi üzerine yürüttüğü fikirleri içeriyor. Tel işi yapıtlarındaki gibi desenlerinde de soyut yaklaşımı tercih eden Semercioğlu; soyutlamada ne kadar uçlara gitse de – tel işlerinde malzemenin ışığı yansıtmasından faydalanarak çizgi ve ışığı ayırıyor – geleneksel “eli belinde” motifinin yansıttığı gibi kadın olma haline dair figürler bütünlüklerini korumaya devam ediyor.
Ayrıca, sanatçı çizgi üzerine düşünürken teknik veya malzeme arasında fark gözetmiyor. Çizgiyi, iki nokta arasında bir hat, teli ise iki çivi arasındaki “dokunulabilir bir çizgi” olarak görüyor ve dolayısıyla hem çizgi işlerine hem de dokuma yapıtlarına “desen” ve “resim” olarak yaklaşıyor. Başlangıç ve bitiş noktaları arasında, başka bir deyişle doğum ve ölüm noktaları arasındaki her çizgi, serginin ismine ithafen, hayat çizgisini temsil ediyor ve “hayatta kalma arzusu”nu anlatıyor.
DAHA AZ GÖSTER