Oyuncaklar, gerçeküstü hikayelerin yazılıp oynandığı bir evrenin objeleri. Daha konuşmaya başlamadan rengi, kokusu ve dokusuyla hisleri harekete geçiren bu oyuncakların büyülü dükkanlardan satın alınıp, paketlenmeden önce de birer hikayesi var. Bu hikaye "Farz-ı Muhal"de, "Tatavla" isimli gerçek üstü bir semtte el yapımı oyuncaklarıyla bi
DEVAMIlinen Metin Usta'nın atölyesinde başlıyor. Uçan balonlar, ahşap kuklalar, oyuncak arabalar, tahta atlar, buharlı lokomotifler, rengarenk yapbozlar, bebek evleri bu küçük dükkanda Metin Usta'nın hayal gücüyle hayat buluyor; küçük ellerle buluştuğunda ise yeni hikayelere doğru yolculuklarına başlıyorlar. Her biri, sınırsızca kurgulanmış yüzlerce oyunun başrol oyuncusu oluyor. Metin Usta'nın oyuncaklarına düşkün olanlar, onları yalnızca satın alıp evine götürenler değil; oyuncak hırsızları da dükkanın etrafında pusu kurmuş, iş başında.
Metin Usta'nın atölyesinden çıkma oyuncakların etrafında dolaşan sergi, aynı zamanda bugün hala cumbalı evleri, pastaneleri, meyhaneleri, çay bahçeleriyle var olan Tatavla (Kurtuluş) semtinin fantastik bir okuması. Tepesinden Haliç'i gören, Pera'ya komşu bu semt, geçmişine dair izler barındıran detaylarla her bir çalışmada tekrar nefes alıyor. Aya Dimitri Kilisesi'nin bulunduğu tepe üzerine yayılmış semtin dar sokakları, yokuşları, dükkanları, atölyeleri, sakinleri de bu hikayeyi tamamlıyor.
"Farz-ı Muhal", Furkan Nuka Birgün'ün 'Tatavla' semtine dair referanslar barındıran önceki sergilerinin bir yansıması; çizgi
roman şeklinde okunabilen fantastik bir hikaye. Sergi, oyuncaklar vasıtasıyla çocukluk dönemine açılan bir tünel görevi görürken anılara dokunuyor ve 'varsaymak' kelimesini akla getiriyor. Kapısı bir oyuncak dükkanı vasıtasıyla aralanan bu dünyada yaşama ve bu oyuncaklara sahip olma düşüncesi ile birlikte yıllar öncesinden kalma oyuncak sandıklarının da kilitleri açılıveriyor. Çocukluk anıları canlanıyor, bilinçaltının köşesinde kalmış hikayeler su yüzüne çıkıyor.
DAHA AZ GÖSTER