11 Haziran – 24 Ağustos 2019 tarihleri arasında Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda, Zeynep Sayın’ın Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde verdiği derslerden yola çıkarak yirmi bir sanatçı ile oluşturduğu “Evin Hatırladıkları: Bir İmge Dersi” isimli sergide -kendi de bir ev olarak inşa edilen yapıda- yolun ve evin, belleğin v
DEVAMIe yitimin hatırasını taşıyan işler sergilenmekte.
Evin yaşanmışlığını ve yaşattıklarının yanı sıra boşluğuna ve yok oluşlarına da dikkat çeken serginin yürütücülüğünü üstlenen Zeynep Sayın, serginin oluşumunu şöyle açıklıyor; “Ben küratör değil hocayım, bu sergi sınıfın enerjisiyle oluştu. Herkes işini herkesin önünde sundu, kimse düşüncesini esirgemedi, kimse eleştirmekten geri durmadı. Kendi alanını tuttu diğer her bir iş. Yürümek, uyumak, uçmak, ölmek vardı önce, Ev: bir imge dersi sonra, MÜGSF’de verilen yüksek lisans ve doktora derslerine, İÜ tiyatro eleştirmenliği öğrencileri de dahildi. Resim, heykel, sinema, fotoğraf, geleneksel, tekstil, dramaturji, oyunculuk gibi farklı disiplinlerden ve üniversitelerden gelen öğrencilerle Nur Ataibiş, Nazan Azeri gibi gönüllü katılımcıların buluştuğu, hızlı ivmeli derslerdi. Dersin kuramsal arka planına ikmal ve takviye yapmaya çalışan bendim, kimi gezdirdiği düşünce, kimi yazdığı metin, kimi ürettiği proje ile katıldı derse. Bozlu Art Project’te sergilenen işler, sonuçlanmış projeler, ama arka planlarında ortak bir çalışkanlık var. Yolun görgüsü ve evin belleği, derslerin güzergahıydı... Nasıl yürümek/ rüya görmek/ uçmak/ ölmek bir yerden diğerine göçmekse, mekânsal olduğu denli zamansal bir göç imgesi olarak düşündük evi; farklı zaman aralıklarını, katmanlarını, faz kaymalarını içermekte, bir odadan (anneannenin yatak odasından) diğerine (babanın işliğine) geçilirken evlerde zaman tüneline binilmekteydi. Evlerin büyükleri, ataları, ölmüşleri, hayaletleriydi önceden oralarda yaşamış olanlar, onlar evlerinden göçmüş, yerlerini imgeleri almıştı. Birer bellek deposuydu her bir imge, ölenlerin ve evlerin hatıra arşiviydi, ne var ki günün siyasal konjonktüründe geçmişin/ataların/büyüklerin izleri silinmekte, tarih yassılaşmakta, bellek unutmakta, yol yolsuzlaşmaktaydı.”
Sergide yolun ve evin, belleğin ve yitimin hatırasını taşıyan işler sergileniyor. Malzemelerin çoğu devlet akademilerine özgü öğrenci malzemesi: kalem, kâğıt, tel, sabun. Girişte Tuba Güney kendi ağrılarını hafifletmek için yuttuğu ilaçların üzerine beton dökerek yaptığı iş; Hafıza-ı beşer, nisyan ile maluldür sergileniyor. Yılmaz Bulut, yürürken insana refakat eden hayvan sözcüğünün hayy’dan ve hayattan geldiğini ve insanın unutkanlığını hatırlatan, telden büktüğü devasa toynağını sergiliyor eskiden doğumhane olan mekânda. Durmanın nasıl bir yolsuzlaşma olduğunu çiziyor mizahla Zaliha Erdoğan Peçe. Cihat Burak’ın resimleriyiz’in izinde bir duvar halısı dokumuş Kadir Kayserilioğlu. Fatih Temiz ise yürüyememenin, sıkışmışlığın, varoşlaşmanın, sakatlanmanın, imgesizleşmenin resmini yapmış. Yapıtlarıyla Büşra Tunç tezyini mezar evlerini, Meryem Günana tanrıların evlerini ziyaret ediyor.
DAHA AZ GÖSTER