Fatma Bucak'ın Türkiye'de gerçekleşen ilk kişisel sergisi "Düşüşe Dair Bir Başka Hikâye Daha", sanatçının bu sergi için ürettiği yeni video çalışmalarıyla yakın tarihli (2012 ve 2013) iş lerinden bir seçkiyi bir araya getirdi. "Düşüş" sanatçının üretiminin merkezinde yer alan kavramlardan biri. Bucak işlerinde cinsiyet ve kimlik temelli a
DEVAMIyrımcılığı mesele edinerek, erkeği kadından üstün olarak konumlayan yaradılış mitlerine, dolayısıyla en başa, insanın cennetten kovulmasına, dünyaya "düşüş"üne dönüyor.
Bucak'ın Arter'deki sergi için ürettiği iki kanallı video yerleştirmesinin çekimleri 2013 yazında Tuz Gölü'nde gerçekleştirildi. Yerleştirmenin parçası olan "And then God blessed them" başlıklı videoda Bucak kadın ve erkek arketiplerini zamansız ve sert bir doğada bir kez daha karşı karşıya getirdi. Pek çok işinde olduğu gibi kendi bedenini anonim bir "kadın" figürü olarak dahil ettiği bu performansta sanatçıya bir aile bireyi, erkek kardeşi eşlik ediyordu.
Yerleştirmenin diğer parçası olan "Suggested place for you to see it" başlıklı videoda ise bu performansı izleyen bir grup kadının yorumlarına kulak veriyoruz. Fatma Bucak'ın "izleyici" olarak işine katılmaya davet ettiği bu 13 kadının yorumları, kendi içinde bir performansa dönüşüyordu. Onların gerçek zamanlı yorumları, sergi mekânındaki izleyicinin muhtemel yorumlarıyla karşılaşıyor; yerleştirme bu yolla izleyicinin sanat eseri karşısındaki konumu ve sanatı yorumlama biçimlerimiz üzerine düşünmeyi öneriyordu.
Fatma Bucak işlerinde, incelikle tasarlanmış sahneler içinde gerçekleştirdiği eylemleri bir bütün olarak kayıt altına alıyor. Fotoğraf, video ve performansı iç içe kullandığı bu çalışmalarda (tıpkı buradaki izleyici sayısının taşıdığı Son Akşam Yemeği göndermesi gibi) evrensel sembolleri sıklıkla devreye sokuyor. Bucak bu yolla mitleri, dini meselleri ve otobiyografik anlatıları tersyüz ederek yeniden anlatıyor. "Blessed are you who come – Solida Fundamenta"daki bölünmüş ama sonradan tekrar dikilmeye çalışılmış ekmek somunu aynı topraktan gelen iki farklı topluluğun bir arada kalma çabasını hatırlatırken, "I was not able to prevent the fall"daki yumurta, olacaklara dair bir tedirginlik hissi uyandırıyor.
Serginin girişinde yer alan "Omne Vivum Ex Ovo – Nomologically possible, anyhow"da ise yumurtalar bu kez beton bloklarının içine yerleşiyorlar. İlk kez 2013'te Londra'da Catlin Art Prize sergisinde 5 ekranlı bir yerleştirme olarak sergilendikten sonra Arter'deki sergi için müzik eklenerek yeniden düzenlenen bu 13 ekranlı yerleştirme, yumurtanın taşıdığı doğum ve umut temalarına bu defa şehirleşmeyle bağlantılı olarak geri dönüyordu. Ekranlarda bir belirip bir kaybolan bu videolar, ne zaman başladığı ve ne zaman biteceği bilinmeyen bir eylemi gösteriyor: Bir kadın, uçsuz bucaksız beton bloklarının deliklerine durmaksızın yumurtalar yerleştirip duruyor. Betondan kuluçkalarında olgunlaşıp vakti geldiğinde çatlasınlar diye mi? Bu iç karartıcı peyzajda hayatın yeniden yeşermesi mümkün mü? Diyelim ki yeşerdi, bu yumurtalardan ne türden yaratıklar çıkabilir?
Bu insan yapımı peyzaj Arter'deki sergi mekânı içinde, Fatma Bucak'ın işlerinde sıklıkla kullandığı uçsuz bucaksız, etkileyici doğal peyzajlardan biriyle karşılaşıyordu. "Four Ages of Woman – Fall" başlıklı videoda kadın bu kez kıpkırmızı bir toprak ve kaya parçalarıyla kaplı bir doğada, bir tepeciğin içinde saklandığı yerden görünmez bir düşmana taşlar fırlatıyor. Bu gerçeküstü yerde verdiği mücadelenin ardından sanki bir anda ortaya çıkmaya karar vermiş gibi, önündeki kocaman kayayı devirerek saklandığı yerden çıkmayı, doğmayı, kendi hikâyesini başlatmayı seçiyor.
DAHA AZ GÖSTER