Dirimart, Davide Balliano’nun son dönem resimlerinin sergileneceği Culebra başlıklı Istanbul’daki ilk kişisel sergisini duyurmaktan mutluluk duyar. Çalışmalarını New York’ta sürdüren sanatçı, 25 Mayıs’ta açılışı yapılacak sergiyle Istanbullu sanatseverlerle buluşuyor.
Balliano’nun çetin arayışları, hesaplanmış ş
DEVAMIekillerin kozmosunda süregider: barok ve modernist mimarinin izlerini taşıyan yarım kemerler, spiraller… Ayrıntılı geometrik kurgulardan kaynak alan resimlerini ahşap üzerine alçı ve gesso gibi malzemeler kullanarak yapan sanatçı, süreçte yüzey üzerinde sürekli değişiklikler, aşındırmalar, kazımalar yaparak ilerler, resmi üçüncü boyuta, neredeyse heykele taşır. Sonuç, bizi sarıp sarmalayan, içeren karmaşık sistemi haritalandıran dinamik bir kompozisyonlar kümesidir veya en azından sanatçının o sisteme dair izlenimlerinin bir çizimidir.
Öte yandan Balliano’nun dikkati son dönemde dışarıdan içeriye yönelmiştir, insanın doğasını ve kimliğini, hem zamanımızın tarihsel bağlamı içinde hem etrafımızı saran evrenle ilişkileri içinde düzenleyen dinamiklere odaklanır. Lügatçesine algı illüzyonu eklenmiştir: kalp atışı eğrilerine benzeyen dalgalı akıntıların salınımlı hareketi, sismografın kâğıt üzerindeki hipnotize edici karalamaları, yalan makinesinden çıkan hakikati ifşa edici çizgiler.
Sergideki işler bütününde hüküm süren bir tür ikilik izleyiciyi ele geçirir. Bu ikilikte karşıtlıkların ahengi, geometrinin makine mükemmeliyetiyle yaralı yüzeylerin sarsıcı şiddeti arasındaki tezat yüklü denge vardır. Bu ikilik şöyle de nitelenebilir: mimari elemanların barındırdığı cerrahi soğukluk ile damlamaya, erimeye içkin doğal sıcaklık arasındaki göz kamaştırıcı yarış; toplumsal dinamiklerin akılcılığıyla şiddet yüklü veya erotik dürtülerimizin bilinçaltımızda yarattığı istekler arasındaki diyalog.
Serginin başlığı Curzio Malaparte’nin, zamanında epey tartışma yaratan Kaputt başlıklı romanından ödünç alınmıştır. Romanda geçen, Ispanyolca “yılan” anlamına gelen culebra, hayaletleri çağırma gücüne sahip büyülü bir kelimedir; aynı zamanda duygu yüklüdür, baştan çıkarıcıdır, bilinmezin gizemlerine duyulan korku ve hayranlığı barındırır: “Hafızam beni yanıltmıyorsa,” diye devam etti Westmann, yüzünde acımasız bir gülümsemeyle, “Antonius Kleopatra’ya…” “Tanrı aşkına, sakın, sus!” diye bağırdı de Foxa. “O kelimeyi yüksek sesle söyleme. Alçak sesle söylenmek zorunda olan korkunç bir kelime o…” ve fısıldadı, “Culebra. Mi culebra del antiguo Nilo,” dudakları neredeyse hiç kıpırdamıyordu.
DAHA AZ GÖSTER