Özgün mizahi üslubu ve ele aldığı konulara ilginç yaklaşımıyla dikkat çeken sanatçı Marcel Dzama’nın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Pera Müzesi'nde.
Küratörlüğünü Alistair Hicks’in yaptığı sergi, Dzama’nın müzik ve dansın öne çıktığı renkli hayal dünyasından başlayarak, günümüzde karşı karşıya kalınan kötü yönetimler, çevrese
DEVAMIl yıkım ve savaşların sebep olduğu felaketlere değindiği eserlerden oluşuyor.
Kanada, Winnipeg’de doğan ve New York'ta yaşayan sanatçının çizimleri ilk bakışta, popüler kültürden ya da güncel siyasetten tanıdık karakterleri içeren bir öyküler karmaşasını andırır. Yakından incelendiğinde ise yüzyıllar boyunca evrenselleşmiş konuları, derin sanat tarihi birikimi ile ele alan, zengin görsel bir dille karşılaşılır.
Resim, çizim ve film gibi farklı mecralarda çalışan Marcel Dzama, zaman zaman New York’lu sanatçı dostu Raymond Pettibon'la birlikte -bir bölümü bu sergide de yer alan- eserler de üretiyor.
Genç yaşta Winnipeg Sanat Okulu’ndaki Inuit koleksiyonundan büyülenişinden, kurucu üyesi olduğu Royal Art Lodge’da kültürlerarası etkilerle tanışmasına -ve en önemlisi sanatçının salt bir ilham kaynağı olarak değil, bir ortak olarak gördüğü ve aynı adı taşıdığı Marcel Duchamp ile ilişkisine- dek Dzama, yineleniş ve ortaya çıkışları yoluyla önemli güncel konuları keşfetmeye karşı da yoğun merak duyar.
Sanatçı savaşlar, çevrenin kitlesel yıkımı ve kötü yönetimlere yönelik eleştirilerini oluşturduğu tehlikeler gibi konuları bazen umut veren bir mizahla, zaman zaman da stratejilerini bir ifade biçimi olarak kullandığı -kendini özdeşleştirdiği Duchamp’dan miras- satranç oyunundan yola çıkarak ele alır.
Lirik, sihirli, mizahi, bazen abartılı ve bir anlamda acayip hikâyelerinin yer aldığı resimleri, heykelleri, bazı video eserleri ve Raymond Pettibon’la birlikte ürettikleri kimi yapıtların yer aldığı sergi, Marcel Dzama'nın izleyeni içine çeken “gönülçelen” dünyasıyla tanıştırıyor.
DAHA AZ GÖSTER