Emek göçü üzerine yaptıkları anlatısal araştırmalar, bi'bak'ın kurucuları Sungu ve Lippmann'ın
pratiklerinin merkezinde yer almaktadır. Buruk Şeyler projesi, Sungu ve Lippmann'ın yakın
çevrelerinde birçok insanın, daha çocukluklarında ebeveynlerinden ayrı kalmış olduğunu fark
etmeleriyle başlar. Başlangıçta, bu ebeveynlerin
DEVAMI 1960'larda yapılan işe alım anlaşmaları dahilinde çocukları olmadan, göçmen işçi statüsünde yurt dışına taşınmaları gerekmiş, fakat seneler boyunca bu ayrı kalmış ailelerin anlatılarından emek göçü bağlamında hiç bahsedilmemiştir.
Lippmann ve Sungu'nun sanatsal araştırmaları derinleştikçe, bir nokta iyice belirginleşmeye başlar: Nesneler ulusötesi bağlamda anne babalar ve çocukları arasındaki ilişkide kritik bir rol
oynamaktadır. Anne babalar aradaki coğrafi mesafeye rağmen, ebeveynlik görevlerini çocuklarının maddi ihtiyaçlarına ve eğitimlerine destek vererek yerine getirmeye çalışırlar. Buna karşın çocuklar için bu nesneler veya hediyeler bellek, acı, umut, hayal kırıklığı ve neşe arasında gidip gelen ikircikli ve gerilim yüklü bir alanda sıkışıp kalır.
Ebeveynlerin çocuklarına yaptığı maddi destek ve gönderdikleri hediyeler, paylaşılan zamanın ve
ortak deneyimlerin yerini aldığında, anne, baba ve çocuk arasındaki ilişki hakkında ne söylenebilir? Peki ya fiziksel yakınlık Skype veya WhatsApp aracılığıyla iletişim kurmanın yanında ikincil kaldığında? Aile yapısındaki bu değişim çocukları ve ebeveynleri nasıl etkiler? Buruk Şeyler, göçle hayatları değişen ailelerin belleği ve günümüzde benzer deneyimler yaşayanların anlatıları üzerinden, 1960'lardan bugüne ulusötesi aile olgusu etrafındaki görüşlerin ve tartışmaların izini sürüyor.
DAHA AZ GÖSTER