Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Sanatta 55. yılında Bilge Alkor için bellek kavramı; hatırlamak, akılda tutmak ya da kayıt altına almak değildir. Bellek daha ziyade bir duygulanım düzlemidir onun için. İlk resimlerinden şu sıralar üzerinde çalıştığı “animalia” dizisine değin Alkor’un ilgisi düşle gerçeğin, insanla hayvanın, melekle şeytanın kesiştiği ara bölgeler üzerin DEVAMIe yoğunlaşmıştır hep. Formların, figürlerin, lekelerin kendi aralarındaki o doğal geçişkenliğine şaşırmamak gerekir o yüzden. Alkor için istisnasız her şey canlıdır, her şeyin bir kalbi vardır.
Bilge Alkor’un “Belleğin Yöreleri” başlığı altında sergilenen işleri sanatçının farklı dönemlerini gösteriyor olması bakımından da ayrı bir önem taşıyor. Shakespeare’in “Fırtına”sından çıkıp gelen Caliban üçlemesi, yine kütlesel lekelerle kurduğu 2000’lerin Afrodit-Hefaistos ikilisiyle aynı duvarları paylaşacak. İtalya’da yaşadığı dönemde ürettiği gravürler, muşambamsı bir kağıt üzerine karışık teknikle yaptığı son yılların desenlerine komşuluk edecekler. Teknik ve malzeme değişse de, Alkor’da aynı kalan tek bir şey var: duygu tonlarının formlarını bulmaya çalışmak. Belleğin bütün yörelerine yayılır bu tonalite arayışı Alkor’da; kimi zaman edebi karakterler, hayvanlar, yaratıklar, kimi zamansa özyaşamöyküsel motifler eşlik eder bu arayışa. Resimlerinin büyülenmişçesine sese, şiire, müziğe doğru gitmesi hep bu yüzdendir. DAHA AZ GÖSTER