Tek perde, yaklaşık 75 dakika süren, romantik komedi tadında tatlı bir oyun. Zengin kız, fakir oğlan masalı. Anlaşılmaya olan ihtiyacımıza değinen bir metin.
Taşınma sonrası düzenlenecek partinin, erkene alınmış olmasıyla başlıyor hikayemiz. Partinin sonu gelmiş, evde sadece Eylül (ev sahibi), Nice (yakın arkadaş), Ali (çalışan – yardımcı) ve arka odada olduğu söylenen bir adam kalmış. Ali, Nice’nin işlettiği kafenin bir çalışanı, yardım için orada, fakir oğlan. Nice, kafasına göre yaşayan özgür kadın imajında. Eylül ise oturaklı, düzgün eğitim almış, şanslı bir ailede dünyaya gelmiş, varlıklı kız rolünde. Bu üçlü arasında gelişen çeşitli diyaloglar; insanın anlaşılma ihtiyacı, arayışı üzerine temelde. “Yargılarımızdan arınsak, karşımızdakini gerçekten dinlesek, belki de aradığımız, arzuladığımız şey tam da yanı başımızdadır,” mesajı etrafında dönen bu diyaloglar ile tatlı bir romantik komedi izliyoruz.
Oyuna dair beğendiğim şeyler oyunculuk ve o sıcaklık duygusu oldu. Fakat, samimi bulamadım. Gerçekçilikten bana göre uzaktı. Çünkü bu kadar farklı kültürden, geçmişten gelme bir kadın ve bir erkek, böyle bir konuşmanın içine girmez, giremez. Zengin taraf, karşısındaki fakir kesime o şansı vermeyecektir. Hele de oyunda bahsi geçen (spoiler olacağı için belirtmiyorum) karanlık bir geçmişi olduğunu öğrendikten sonra. İmkansız demiyorum ama bu oyundaki kadar hızlı bir şekilde geçilip, o filtreler, o duvarlar kaldırılmaz. O yüzden oyunu izlerken sahici bir şey izliyorum düşüncesine bürünemedim.
Dekorla ilgili de bence, kutular çok daha etkili bir biçimde kullanılabilirdi. Örneğin, Eylül ve Ali, aralarında gelişen diyalogu birer birer kutuları açarken, o kutulardan çıkan bir fotoğrafın hikayesi, bir eşyanın anısı gibi zamana yayarak gerçekleştirselerdi, daha etkileyici olurdu diye düşünüyorum.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Kutular / Bu Yapım