Emeği geçen herkese saygılar öncelikle.
Oyun tek kelime ile 'kalabalık' idi. Oyuncuların hepsinin aynı anda sahnede olmaları, işi olmayanların durmadan arkada bir şey yapıyormuş gibi görünme çabaları, önde bir diyalog akarken arkadakilerin bilgi vermeleri beni çok yordu. Sahnede o kadar çok oyuncu, o kadar çok konuşma, o kadar çok koşuşturma vardı ki; ağız tadıyla, sindire sindire hiçbir şey izleyemedim. Sahnedeki kalabalık sebebiyle Rosalind Franklin' in karakter özelliklerini ya da iç dünyasını Funda Eryiğit' in oyunculuğundan anlayamadım. Asabi miydi, kaprisli miydi, utangaç mıydı, asperger sendromuna mı sahipti? Ne kadar çalışkan olduğunu bile oyunculuğundan değil, yandaki oyuncuların verdikleri bilgilerden öğrenmemiz istenmiş...
Haldır haldır ve kalabalık reji tercihine ek bir de ışık masasındaki iki hanımefendinin gürültüleri eklendi ki tadından yenmedi. En arka sırada oturduk; kaç kez dönüp bakışımla uyarmama rağmen oyun boyunca fısır fısır konuşmaya devam ettiler. Uzunca bir süre, haşır huşur bisküvi paketi açmakla uğraştılar. Daha sonra katur kutur yediler.. Uyarılarımı da zerre ciddiye almadılar. Bilet satın alıp oyun izlemeye çalışan seyirciye saygısızlıklarını geçtim. Kendilerine ve ekip arkadaşlarına da mı saygıları yok? Anlamak güç...
Özetle oyun benim için; haldır haldır, fısır fısır, haşur huşur ve katur kutur geçti.
Fotoğraf 51 / Craft