Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Dün akşam DasDas'da izledim. Çok çok çok beğendim. Daha sandalyeye kurulurken başlıyor her şey. Mehmet Erdem'den dinleyip sevdiğimiz Hakim Bey şarkısını duyuyoruz. Ezgi Erarslan çok başarılı bir yorumla açılışı yaparken diğer oyuncular sahneye geliyor ve bütün bunların bir oyun olduğunu bize en başta işaret eden bir rejiyle karşılaşıyoruz. Bu oyun bildiğimiz anlamda duygusal bir yakınlaşmayı sağlamıyor. Düşünmeye yöneltiyor. Toplumsal şartları ve değişmeyen sistemin bireyleri nasıl harcadığını haykırıyor. Çalışan emekçi kesimin haksızlığa uğradığında gücü elinde bulunduranlar tarafından ezildiğini söylüyor. Ve kitaplardaki adalete inanmıyor. Hangimiz buna inanıyoruz ki bu ülkede? Dün Gezi davası sonuçlandı ve bizler adalet doğru kararı verdi diye sevindik. Olması gereken oldu diye yani. Ama acı olan da bu işte. İlk sahneden oyunun tavrı ve yaklaşımı anlaşılınca seyirci oyuna daha da ısınıyor. İkinci sahne ise başlangıçta kahkahalarla finaldeyse boğazımızdaki düğümle bizi çaresiz bırakıyor. Benim patronum kocamdı diyen karakter bambaşka bir yerden sorgulatıyor bize hayatı. Üçüncü sahnedeki küresel kapitalist eleştirinin bir cep telefonuyla anlatılması son sahneye doğru Mor ve Ötesi'nin bir şarkısıyla bizi finale götürüyor. Yüzde 51 oy alsak bile bu bizim katil olduğumuzu değiştirmez diyen karakterler aslında biliyorlar ellerindeki kanın suyla çıkmayacağını. Hangimizin eli temiz peki? Ben oyunu ayakta alkışladım. Çok güldüm. Çok düşündüm. Çok üzüldüm. Böyle oyunlara ihtiyacımız varmış. Brecht'in epik tiyatrosuna kabare mantığını da ekleyen ve onun gestus kavramından yola çıkarak tiyatrolarının adını gestus koyan bu ekibi tebrik ediyorum. Bundan sonra takipteyim.
Orijinal Günahlar / gestus