bazen de bir izleyici olarak daha geniş perdeden bakmak gerekir… anlaması ve takip etmesi kolay, kısacık, “modern tiyatro” adı altında izlediğimiz prodüksiyonsuz oyunlarla bir kıyas halinde gördüm izleyiciyi. kendini geliştirmeye çalışan bir izleyici olarak bence bu çok yanlış. birileri hala farklı, hala deniyor, hala gelişiyor… oturup national theatre izlememiş bir izleyici bu emeği fark etmemiş olabilir, bir noktada fark etmek zorunda da değildir ancak sırf kafasında oluşturduğu “oyun” imajından her açıdan farklı bir iş izlediği için fazlasıyla keskin yorum yapmalı mıdır, bende soru işareti yaratan bir durum.
ben çok heyecanlı iki saat geçirdim. öncelikle metin çok farklı ve riskli bir metin. tam tersi bir metin yerine izleyiciyi ciddiye alan ve bir şey anlatmak isteyen bir metin var ortada. sahnede sayısız kadın var ve ekip olarak çok profesyonel bir şekilde koordine oynayabiliyorlar. ikisini bir arada görünce, çok temiz çalışmış bir perde arkası ekibinin ışığını da sahnede gördüm.
cast konusunda çok çalışıldığını iliklerime kadar hissettim. ayrıca aslıhan kandemir ve erarslan sağlam’ı bir arada görmek çok keyifliydi. kendisinden bahsetmişken aslıhan kandemir’in inanılmaz bir performans sergilediğini düşünüyorum. ama oyunun yıldızı kesinlikle serap öztürk… oyun boyunca içinde olduğu onlarca katmana rağmen karakter çizgisini asla bozmadan, enerjisi düşmeden tüm benliğiyle orada oluşu ve iyisiyle kötüsüyle bize karakteri net bir şekilde taşıyışı kesinlikle enfesti.
zamanlaması enfes mizah dokunuşları, ayrıntıları, kostümleri, dekoru, müzikleri ile her noktasına sanki yeni doğan bir bebek gibi özenle bakılmış bir iş olduğunu düşüyorum.
özellikle klasik “şehir tiyatroları” oyunlarından, ama genel olarak sahnede olan oyunlardan çok farklı bir oyun, ve bana kalırsa bu oyunu güzel yapan tam olarak da bu:)))
Gök Kubbe / İstanbul Şehir Tiyatroları