Oyunu izledikten sonra ne yazsam, ne yazsam diye düşündüm. Kısaca oyunu mu anlatsam? Ama ne gerek var, yukarıda özet olarak çok güzel bir şekilde yazılmış zaten. Kalkıp şu şöyle oldu, sonra şu şunu dedi diye, mübaşir gibi yorum yazmaya gerek yok. İyisi mi bende uyandırdığı hissiyatı yazmayı deniyim.
Oyun, birlikte büyümek, birlikte paslaşmak, birlikte hatıralar biriktirmek, birlikte dans etmek, birlikte güldürmek, birlikte ağlamak, birlikte paylaşmak üstüne. Ya da benzer şeyleri paylaşıyor olup da aynı hayata farklı pencerelerden, farklı kalelerden, farklı misketlerden bakmak üstüne. Birinin içi içine sığmıyor, hayalleri büyük, cesareti büyük, kaybetmekten korkmuyor, geleceğe bakıyor... Diğeri gitgide içine kapanan, sesi kısılan, ufalan, sığlaşan, beklentiye biat eden, rengini yitiren bir hayata kendini hapsediyor. Küçükken oynadıkları misketlerin içindeki renklerde kurdukları hayaller, büyüyünce başka bir formata dönüşen misket atmosferinde onları ayrı düşürüyor. (Ya da birleştiriyor diyeyim, oyun sonda yorumu bize bırakıyor...)
Oyun derdini çok yalın ve hiç abartıya kaçmadan, yer yer güldürüp, yer yer gözlerimizi yaşartarak çok güzel anlatıyor. Metin, oyunculuk, kostümler, ışık, atmosfer, danslar, her şey çok iyi. Başta hem yazıp hem de böylesine gerçekçi bir şekilde oynadığı için Turgay Korkmaz'a ve misket arkadaşı Orkuncan İzan'a büyük bir alkış. Ve de elbette tüm ekibe de, böylesine güçlü bir oyunu, pandemi gibi zor şartlar altındaki bugünlerde bizlere sundukları için kocaman bir alkış daha. Son zamanlarda izlediğim en samimi oyunlardan biriydi, helâlinden 10 üzerinden 10.
Umarım bu güzel oyun çok daha fazla kişi tarafından izlenir, şehir şehir dolaşır, alkışları dalga dalga yayılır, bir yerlerde, Anadolu'nun bir şehrinde, renklerini silmek zorunda kalmış, bembeyaz, lekesiz bir hayat süren birilerinin daha yüreği ısınır. Kimbilir...
Misket / Kadıköy Boa Sahne