13/10, harbiye muhsin ertuğrul'da prömiyerini izleme fırsatı bulduğum oyun.
türkçe yazılmış metinleri çok seviyorum. elbette konusu itibarıyla bu oyunun farklı bir dilde yazılması mümkün olamazdı. bilhassa devlet tiyatrolarında bir dönem, tamamen rus oyunları izlemekten gerçekten çok sıkılmıştım. dağılmadan oyuna dönelim. rüstem ertuğ altınay'a, unutulan hatta hiç bilinmeyen bir değerimizi hatırlattığı ve ortaya çıkardığı emek yoğun başarısından dolayı naçizane tebriklerimi sunuyorum.
tek perde, 60 dakikadan biraz daha fazla sürdü. konu ve senaryo insanı derinden etkiliyor. bu paragrafta spoiler vermeyeceğim sadece konudan bahsedeceğim yani izlemeyenler için oyunun tadını kaçırmayacağım. metin daha ziyade, gencecik yaşta, henüz 24'ünde verem yüzünden hayata gözlerini yuman darülbedayi aktristi melek kobra'nın kariyer, aşk ve yaşama dair hayal kırıklıklarını barındırıyor. hastalığı yüzünden çok sevdiği tiyatrodan uzak kalıyor ve yaşamının son günlerini bir sanatoryumda geçiriyor. biz de onun penceresinden, elbette ki sübjektif bakış açısıyla hayatının özellikle son bölümünün kısa bir özetini izliyor ve dinliyoruz.
daha önce hayal-i temsil'i izleyenler, 20. yüzyılın başlarında kadın sanatçılar için sahneye çıkmanın, tiyatro yapmanın ne kadar zor olduğunu izleme fırsatı bulmuşlardır. bu oyunda da bu konuya geniş yer ayrılıyor olacak.
yeşim koçak, izleyicinin ilgisini sürekli üzerinde tutan, olay akışında ne veya neler olacağına dair merakının dinmesine izin vermeyecek bir performans çıkardı. dürüst olmak gerekirse sahnede uyuyan, horlayanlar oldu. ancak bu saygısızlığın oyunun yapısı ya da koçak'ın performansı ile ilgisi olamaz, rahat olun. "joker" olacağım diye gereksiz, saçma abartılı yükselişlere girmiyor. sen gibi ben gibi yaşıyor ve gösteriyor buhranını, öfkesini, neşesini hatta. melek kobra'nın oyundan sonra yaşam öyküsüne şöyle bir göz gezdirdiğimde gördüm 24 yaşında öldüğünü. ancak sahnedeki melek, en az 40'ında yetişkin bir kadındı. tamam, 30'larındaki hamlet'i 53 yaşında bülent emin yarar oynadı biliyorum. ancak izleyiciye melek kobra'nın, kendi hikayesini 20'lerinin başında gencecik yaşta yazdığını geçirmek açısından daha güzel olurdu.
sade bir dekor. bize bir sanatoryum odası mı bir yatak odası mı olduğunu başlangıçta hissettirmese de oyunun akışıyla bunu anlıyoruz.
Melek / Tiyatro Boyalı Kuş