Öncelikle büyük bir prodüksiyon olarak daha izleyicisi ile buluşmadan merak, ilgi uyandırmıştı. İlk gösterimlerinden birine hakkında bir yorum okumadan Maximum Unique Hall'de izledim. Oyunun başlarında beni içine almayan olay örgüsündeki takibi zor geçişler belki ilerledikçe toparlanır diye düşündüm. Fakat tam tersine diyaloglar arasındaki kopukluklar giderek arttı ve oyundan kopmamak için sarf ettiğim çaba adeta eziyete dönüştü. Yaşadığımız çağa dair çarpıcı göndermeler içeren güzel tiradlar olsa da bunlar oyun akışına serpiştirilen ilintisiz aforizmalar gibi duruyordu. İkinci kısmı başladığında salonda önümdeki sıralardaki pek çok izleyicinin dönmemiş olması bana oyuna dair beğenimde yalnız olmadığımı düşündürdü. Zaten temsil sayısı arttıkça oyun sonuna, anlatılmak isteneni açıkladıkları sohbet kısmı eklenmiş ki bu da enteresan. Zira, bu söyleşi kısmı her ne kadar oyunun entelektüel birikim gerektirdiği, çok katmanlı sofistike bir anlatısı varmış gibi sunulsa da bana tüm bunların oyunda ifade edemediklerinin itirafı gibi geldi. Oyunculuklar gibi dekor, kostüm, müzik gayet başarılıydı ama gelin görün ki -lafın gelişi diyorum gelin görün diye- senaryodaki büyük aksaklık tüm bunların önüne geçiyordu.
Richard / Dada Salon Kabarett