55 dakikalık bir oyunun arkasında yatan emeğin ne kadar büyük olduğunun bilinciyle, emeğe sonsuz saygımı iletiyorum. Fakat hayatımda izlediğim en kötü oyun olarak anacağım bu oyunu. Ölçülebilir gerekçelerime değinmek isterim.
07.08.2023 günü Kemerburgaz Üçüncü Mekan'da izledim oyunu. Atmosfer oyunun konseptine ve hava durumuna o kadar uydundu ki. Ne var ki bundan hiç yararlanılmadı. Oyunun adı neden Beyaz Geceler? Rusya soğukluğunu, beyaz gecesini asla hissedemedik. Başrol erkek çoğu sahneyi üzerinde sadece bir gömlekle oynadı. Kadın oyuncunun üzerinde kalın sayılmayacak bir mont vardı. Kostümler kırış kırış. Anlıyorum, tiyatro masabaşı bir iş değil. Fakat kostümlerin sahne öncesi ütülenmesinin bu kadar zor olmadığı kanaatindeyim.
Oyun başlangıcında bir mikrofon krizi yaşandı. Daha en başından, ilk sahneden kadın oyuncunun mikrofonundaki ses kesildi, erkek oyuncu mikrofonla, kadın oyuncu çıplak sesiyle oynadı. Sonrasında ilk fırsatta her iki oyuncu da mikrofonunu çıkarttı. Öncelikle mikrofon kontrolü oyun öncesi yapılmadı mı? Oyun öncesi kontrolü yapılan mikrofonun oyun sırasında bozulması gibi bir durumun sürpriz olduğunu düşünemiyorum, çünkü daha oyunun en başında bozulan mikrofon zaten dışarıdan basit bir incelemeyle de bozulmasının sürpriz olmayacağını gösterecek cinstendi. Mikrofon adeta sallanıyordu. Kaldı ki o ortam büyüklüğü ve izleyici sayısı kesinlikle mikrofon ihtiyacı gerektirmiyordu.
Oyunla ilgili aşamadığım, oyun izlerken adeta sinirlendiğim konu, başrol erkek oyuncunun oyunculuk tarzı. Asla ama asla karakterle uyumlu değil. Dostoyevski'nin bu romanını okuyan, üstelik oyunun yönetmeni olan bir oyuncu bu karakteri nasıl bu şekilde oynar şaşıyorum. Ağzım açık ve yer yer utanarak izledim. Sanki karakter akıl hastasıymış gibi. Acaba diyorum ben mi metni yanlış hatırlıyorum, kesinlikle bir kez daha okuyacağım. Örneğin Nastenka'nın aşık olduğu adama, onun için mektup yazacağı sahnede, Nastenka'ya bakış atıp kafasını öte yana çevirip göz devirerek dil çıkarması, kitabın en akıllara kazınan "Ah Nastenka!" serzenişinin dizleri döverek "Ah Nastenka, Vah Nastenka" şeklinde çığlık atan bir tipleme olarak canlandırılması... Karşısındaki oyuncunun repliklerini dahi dinlemediğine dair birkaç an oldu. Nastenka karakteri, ninesinin elbisesini kendi elbisesine diktiğini söylediği sahnede daha 'elbise' dediği anda daha cümleyi duymadığımız aşamada erkek oyuncudan büyük bir şaşırma tepkisi geliyor.
Dostoyevski'nin 7. dereceden memur karakterini yansıtmaktan çok uzak, tamamen başrol erkek oyuncunun kendini parlatmaya çabaladığını izlediğimiz, ekip ruhu olmayan, kadın karakterle arasında bir enerji birliği olmayan sahneleme biçimi... Böyle klasik eserleri oynamanın bir sorumluluğu olmalı. Yazar ve seyirci bunu hak etmiyor. Muhteşem bir atmosferde, İstanbul gibi bir şehirde onlarca kilometre yol kat ederek ve kişi başı 250 TL bilet parası ödeyerek bir oyuna geliyoruz. Bunu hak etmiyoruz.
Beyaz Geceler / Tiyartomig