Oyunun senaryosu bilindik Türk dizilerini andırıyor. Hikaye klişe, ilişkiler bilindik, oyunun senaryosunda bizi dehşete düşürecek, merak duygusunu canlandıracak hiçbir şey yok. Bu tarz oyunların metaforlarla zenginleştirilmesi gerek ama bu oyunda metafor da yoktu. Belki tüfek…
Popüler oyuncuların yerine adı duyulmamış oyuncuları koyun, kimse ayakta alkışlamaz hatta sıkıldıklarını söylerlerdi. Henüz yeterince “Yetkin Tiyatro İzleyicisi” yetiştiremediğimizi düşünüyorum. Oyunun adı "Evlat Acısı" olsaydı, 105 lira vermenin içimizde benzer hissiyatı oluşturduğunu söyleyebilirdim.
Sinema ve dizilerden tanıdığımız oyuncuların oyunculuklarına diyecek yok fakat "Ne oynadı be!" diyebileceğimiz tek oyuncu belki de Sezin Akbaşoğlu'ydu. Şükran Ovalı sanki oyunun izlenirliğini (!) artırmak için eklenmiş, cinselliği çağrıştıran bir objeydi. Oyunun yersiz uzunluğuna ironik olarak neredeyse hiçbir karakterin hayatına tam manasıyla vakıf olamadık. Onur Saylak’ın canlandırdığı karakterin avukat olmasına ve siyasete atılmak üzere olmasına rağmen oyuna hiçbir katkısı olmadığını söyleyebiliriz. Doktor ve hasta bakıcıyı çok amatör buldum.
Dekorun kullanışlı olması oyunun akıcılığını arttıran bir unsurdu. Oyunun 110 dakika ve tek perde olması bu akıcılığı –özelikle 1. Saatten sonra- yıktı.
Karakter isimlerinin yabancı olmasına rağmen (tahminen Rus) o kültürden hiçbir şey barındırmaması da ayrı bir dert…
Evlat / Craft