İntihar etmek suretiyle ölmüş bir adam görüyoruz sahnede. Haplardan oluşan bir küvette gözünü Araf'a açan adam karşısında Masalcı'yı görür.
İslami literatürde Kiramen Katibin denen meleklerin tek elde toplanmışı gibi, intihar eden adamın o ana kadar yapıp ettiklerini masal formunda kaydetmiş Masalcı başlıyor okumaya. Bu kısım, kişinin 'hayatının bir film şeridi gibi' gözlerinin önünden geçmesi yoluyla bir tür sorgulama hali yaratıyor.
Tekrar yaşama şansı olaydı aynı şeyleri yapar mıydı? Bu sanırım her faninin zaman zaman yaptığı bir öz sorgulamadır.
Oyunun 'kurucusu' Ebe karakterinin dahil olmasıyla bize de verilmek istenen bazı mesajlar var ki en baskını 'her ne olursa olsun, pes etme, dik dur, eğilme'..
Bir noktaya kadar nereye varacak bu hikaye diye düşünürken ters köşe bir final yapıyor ki esprisi orada, bunu detaylandırmak istemem.
Oyunun sevdiğim yanı, alışılanın dışında bir metafizik durumu kendine konu edinişi. Bu, herşeye tepkili bir grup izleyicinin negatif yorumunu çekebilir ancak hatırlatmakta fayda var, bu aslında, o zamanki kadrosuyla şahane, eski bir oyun. Şimdi mi herkesin hassasiyeti tuttu?
Oyuncu performansları iyi. Dekorda sadece hap bezeli küveti sevip kalanına mana veremedim. Bütünü itibariyle duygusu bana geçemeyen bir reji izledim. Ancak Yiğit Sertdemirin'in kurduğu bu dünyanın yıllar sonra Şehir Tiyatroları'da yer almasını hoş buluyorum. Emek sahiplerine alkışlar.
Öldün, Duydun mu? / İstanbul Şehir Tiyatroları