Tolstoy’un Anna Karenina romanının giriş cümlesinde, “Mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz ailenin hikâyesi ise kendine özgü olur” ifadesi yer alır. Her ailenin ilişki dinamikleri, parmak izi gibi birbirinden farklıdır.
Benzer şekilde, “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözü, aile içindeki çatışmaların dış dünyadan saklanmasını ve sorunların aile içinde tutulmasını önerir. Ancak bu anlayış, bireylerin ya da toplulukların yaşadığı sorunların üzerini örtme eğilimini ifade eder.
Freud’un bastırma mekanizmasıyla ilişkilendirilebilecek bu durum, bireyin rahatsız olduğu duyguları bilinçdışına itmesine ve zamanla bastırılmış bu duyguların bir zihinsel yük oluşturmasına neden olur. Bu yük, bireyde kırılganlık, öfke ve derin çatışmalar biriktirir.
Atasözünün bu yönü, bir yandan toplumsal mahremiyeti koruma çabası olarak görülür; ancak diğer yandan konuşulmayan sorunların çözümünü erteleyerek bireyin ve topluluğun içsel iyileşme sürecini geciktirir. Açık iletişim ve yüzleşme yerine suskunluk tercih edilir ve bu durum, mevcut düzeni koruyor gibi görünse de çözülmemiş duygusal yaraların kalıcı hale gelmesine neden olur. Bu nedenle, yen içinde kalan “kolun” tedavi edilmesi gerektiği gerçeği önem taşır.
“Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız” oyununda da benzer bir tema işleniyor.Karakterlerin sustuğu şeyler, onların iç dünyasında bir çatışma ve gerilim kaynağına dönüşüyor.Bilinçdışına itilen duygular ve anılar, zamanla bireyin davranışlarını, ruh halini ve ilişkilerini olumsuz etkiliyor.
Bastırılmış duyguların yarattığı yük, bedenin “kayıt tuttuğu” bir travmaya dönüşerek kişiler arası ilişkilerde de kopukluklara yol açıyor.
Oyunda geçen “Susmayı senden öğrendim anne. Hiç sesin çıkmadı. Her şeye tamam dedin.Sen de haklısın. Tek bildiğin buydu” repliği, seans odasında sıkça karşılaştığımız bir durumu hatırlatıyor.
Seanslarda, danışanların otomatik düşüncelerini sorgularken sıkça “Bu aslında kimin duygusu kimin sesi,kimden bize aktarılıyor?” sorusunu sorarız. Bu replik, ailemizden getirdiğimiz “hayaletlerin” gerçek ilişkilerde nasıl görünür hale geldiğini net bir şekilde ortaya koyar.
Oyun, toplumsal mesaj bağlamında, bir grup terapisi seansı atmosferini de yansıtıyor.Aile bireylerinin bir masa etrafında toplanarak sustuklarını dile getirmesi, rahatsız edici ama dönüştürücü bir süreci başlatıyor.Bu süreç, yüzleşmenin ve açık iletişimin hem bireyler hem de topluluk için iyileştirici bir güce sahip olduğunu vurguluyor. Oyun, sustuklarımızı konuşmadan ve geçmişle yüzleşmeden gerçek bir iyileşmenin mümkün olmadığını ifade ediyor.
Aileden getirilen hayaletlerin ve bitirilmemiş işlerin bugüne taşınmasını derin ve yalın bir şekilde işleyen oyun👏🏻👏🏻
Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız / Asmalı Sahne