" Maviydi bisikletim. Alman malıydı. Hey yavrum hey, kuşlar gibi uçardı. Elden düşme değil, acentadan almıştık. Didonu elimde, Hisarönü’nden dönerken eve, deliler gibi sevinçliydim.
' Aslan babam' dedim, 'güzel babam sağol!'
'Sen asıl kardeşine teşekkür et,' diye gülmüştü babam.' O getirdi bunu sana."
1950'li yıllardan bir günbatımında İzmir'de...diyelim, sahaf dükkanlarının olduğu bir çarşıdaydık.Kukla dükkanı, antikacı, kitapçı...uzakta belli belirsiz bir keman sesi.
Orada burada film afişleri."Camille", "Dudaktan Kalbe", "Bekarlık Sultanlıktır", "Horoz Nuri", "Messalina"....
Muzaffer Tema, Mesiha Yelda, Filiz Akın, Mualla Sürer, Yılmaz Duru, Vahi Öz, Robert Taylor, Greta Garbo fotoğrafları...
Gramofon, körüklü radyo, tozlu boy aynaları, plaklar...Yıldız Mecmuası.Çeşmeli Hasan Gazozu.
Birden indiriveren bahar yağmuru.
Osman'ın neden babasıyla bir fotoğrafı yoktu ? Evet, neden ?
Peki ya, kalbinin çavlanında bin parça olan, umutları, sevinçleri miydi sadece ?
Nurhayat, Mesiha Yelda'ya mı benziyordu biraz ?
Necdet Koyutürk'ün " Papatya " tangosu...iki adım sağa, bir adım sola.
Sahi, Nurhayat'ın gözleri ne renkti ? Mavi mi ?
Maviydi Bisikletim / İstanbul Şehir Tiyatroları